Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/3742 E. 2014/5700 K. 13.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3742
KARAR NO : 2014/5700
KARAR TARİHİ : 13.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 12. İş Mahkemesi
TARİHİ : 10/10/2013
NUMARASI : 2012/1248-2013/849

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, Milli Savunma Bakanlığına bağlı işyerinde çalıştığını, işe girmeden önce değişik şirketler nezdinde çalışmasının bulunduğunu, kendisinin bu çalışmalarının dikkate alınarak yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinin 38. maddesi gereğince 13. ücret derecesinden işe başlatılması gerekirken, bu durum dikkate alınmadan daha düşük ücret derecesinden işe başlatıldığını, yanlış ücret derecesinden işe başlatılması sonucu tüm özlük haklarının yanlış ve eksik ödendiğini belirterek, işe başlangıç ücret derecesinin tespiti ile fark ücret, ikramiye ve ilave tediye ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının dava konusu talebini idareye zamanında bildirmediğini ve hakkı var ise bunu almak için kendi üzerine düşen görevi kendi kusur ve ihmali ile yerine getirmediğini, talep edilen alacakların hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının işe girerken belirlenen ücret derecesinin tespiti ile buna bağlı olarak fark alacağı bulunup bulunmadığı ve toplu iş sözleşmesi hükümlerinde yapılan değişikliğin davacı işçi yönünden bağlayıcı olup olmadığına ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı işçinin, davalı işyerinde işe girmeden önce farklı işverenler nezdinde çalışmasının bulunduğu, işyerinde 01.03.2011-28.02.2013 tarihleri arasında yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinin davacının işe girmesinden ve sendikaya üye olmasından sonra 28.11.2011 tarihinde imza edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının işe başlama tarihinde davalı işyerinde uygulanmakta olan 01.03.2011-28.02.2013 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesinin 41. maddesinin b bendinde “İşçi sözleşme şartlarına göre alınması gereken ücret derecesinin altında işe alınmış ise aradaki ücret farkları, işlemin yapıldığı tarihten geçerli olmak üzere işçiye verilir ve işçi, hakkı olan ücret derecesine intibak ettirilir.” düzenlemesinin yer aldığı, yine Toplu İş Sözleşmesinin 38. maddesinde 13. ücret derecesinden işe alınacak işçilerin tanımlanarak (a) fıkrasında “Mesleğinde en az 3 yıl çalışmış Teknik Lise ve dengi okul mezunları ile en az dört yıl çalışmış ve bu hususta belge almış Endüstri Meslek Lisesi ve dengi Teknik Okul mezunları,” hükmünün bulunduğu anlaşılmıştır. Söz konusu Toplu İş Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden sonra 21.02.2012 tarihinde Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası ile Türk Harb-İş Sendikası arasında imzalanan Protokol ile 23. Dönem İşletme Toplu İş Sözleşmesinin 34, 35, 41, 59 ve 71. maddelerinde değişiklik yapılmış, 36, 37 ve 38. maddeleri sözleşmeden çıkarılmıştır. Toplu İş Sözleşmesine eklenen Geçici Madde 3 ile “a-01.03.2011 tarihinden önce işe alınan ve öğrenim ya da çalışma hayatı itibarıyla hatalı ücret derecesinden işe başlatılan işçilerle ilgili olarak;
1-İşçinin 23 Mart 2012 tarihine kadar, ücret derecesi intibakının yanlış yapıldığını ıspatlayıcı nitelikteki belgelerle birlikte işyerine yazılı olarak müracaat etmesi,
2-Bu madde hükümlerine göre teşkil edilecek Komisyon tarafından, işçinin işe alınış ücret derecesinin hatalı olduğunun tespit edilmesi halinde, Komisyon kararının iş yerine ulaşmasını takip eden aybaşından itibaren, Komisyon tarafından belirlenen ücret derecesine intibakı yapılır.
b-İşçinin hatalı ücret derecesine intibak ettirilmiş olması, işe alınmadan önceki çalışma hayatından kaynaklandığı durumlarla ilgili olarak; işçinin, işe giriş tarihinden önceki çalışma hayatının, işe alındığı iş ve meslek kolunda olduğunu çalışma belgesi veya bu nitelikteki belge ile ispatlaması ve bu sürelere ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları (her hizmet yılı, 300 prim ödeme gün sayısı üzerinden hesaplanır) ile uyumlu olması zorunludur.
c-Bu madde hükümleri uyarınca oluşturulacak Komisyon; Milli Savunma Bakanlığınca görevlendirilecek iki, işveren ve işçi sendikaları ile ilgili kuvvet komutanlıklarından birer kişinin katılımıyla oluşturulur. Komisyona Millî Savunma Bakanlığı temsilcisi başkanlık yapar. Komisyon kararlarını oyçokluğu ile alır. Komisyon üyeleri, düzenlenecek rapora imza atmaktan imtina edemezler, ancak muhalefet şerhi koyabilirler.” düzenlemesi yapılarak taraflarca 21.02.2012 tarihinde imzalanmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/22-530 esas, 2013/717 karar ve 15.05.2013 tarihli kararında, “Toplu iş sözleşmesinin emredici hükümleri, iş sözleşmesi taraflarına tanınan sözleşme serbestisini sınırlayan ve çalışma koşullarının belirleyen önemli bir hukuk kaynağıdır. Bunun yanında, değişen ekonomik durumların, genel ya da sektörel krizlerin çalışma koşullarını ve bu arada toplu iş sözleşmelerini etkileyebileceği açıktır. Bu nedenle, çalışma koşullarının işçi lehine olarak değiştirilebileceği ve bunun hizmet akti hükmü olarak geçerli olduğu 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 6. maddesinde öngörülmüştür. Ancak 2822 sayılı Kanun’un 6/2. maddesine göre, toplu iş sözleşmesi düzeninin geçerli olduğu bir işyerinde çalışma koşullarında işçi aleyhine olarak yapılacak değişiklik, işçi ve işverenin ortak iradeleri ile dahi mümkün olmayacaktır.
Öte yandan, toplu iş sözleşmesinin taraflarının değişen ekonomik durumlar karşısında, sözleşmede değişiklik yapmak ve sözleşmeyi yeni koşullara uyarlamak amacıyla toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmeleri olanaklıdır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesinin son fıkrasında yazılı olan “taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her
zaman değiştirebilirler” kuralından, toplu iş sözleşmeleri yönünden iş ilişkisinin tarafları yerine, toplu iş sözleşmesinin taraflarını anlamak lazım gelir. Gerçekten, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi olan kişilerin bu yetkileri devam ettiği sürece toplu iş sözleşmesi hükümlerinde değişiklik yapmaları kural olarak mümkündür.
Toplu iş sözleşmesi yetkisi olan yanlar, aralarında yapacakları bir ek protokolla gelecekteki haklarda artışı ve hatta bir azalmayı kararlaştırabilirler.
Ne var ki, toplu iş sözleşmesinde yapılacak olan değişiklikler kural olarak geçmişe etkili olamayacaktır. Toplu iş sözleşmesinin tarafları arasında yapılan bu değişiklikler yapıldıkları tarihten ileriye dönük olarak sonuçlarını doğurur. Ayrıca, toplu iş sözleşmelerinin özerkliği ilkesi gereğince, her toplu iş sözleşmesi kendi içinde bağımsızdır.” denilmektedir.
Somut olayda davacı, davalı kurumun yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinin 38. maddesi gereğince 13. ücret derecesinden işe başlatılması gerekirken, bu durum dikkate alınmadan daha düşük ücret derecesinden işe başlatıldığı, yanlış ücret derecesinden işe başlatılması sebebiyle tüm özlük haklarının yanlış ve eksik ödendiği gerekçesi ile, işe başlangıç ücret derecesinin tespiti ile fark ücret, ikramiye ve ilave tediye ücreti alacaklarının tahsilini istemiştir. Mahkemece, davacının işe başlamasından ve sendikaya üye olmasından sonra yürürlüğe giren Toplu İş Sözleşmesinin 38 ve 41/b maddeleri uyarınca bilirkişi tarafından hesaplanan alacakları hüküm altına alınmıştır. Yukarıda belirtilen ve Toplu İş Sözleşmesinde yeralan düzenlemeler ile davacı işçinin talepleri değerlendirildiğinde, davacı işçinin üyesi olduğu sendika ile işveren arasında akdedilen 21.02.2012 tarihli Protokol uyarınca yapılan düzenlemeye göre davacının talep ettiği alacaklarının Protokol tarihine kadar hesaplanan fark alacak isteğinin kabulü doğrudur. Protokol tarihinden sonra ise, söz konusu Protokolün yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak sonuçlarını doğuracağı dikkate alındığında, davacının talep ettiği alacakları bu tarihten itibaren Protokol uyarınca yeniden hesaplanarak varsa hüküm altına alınmalıdır. Mahkemece, 21.02.2012 tarihli Protokol dikkate alınmadan davacının alacaklarının hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, 13.03.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, kararın onanması gerekir görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.13.03.2014