Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/33584 E. 2014/34784 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/33584
KARAR NO : 2014/34784
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Ankara 19. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2014
NUMARASI : 2014/339-2014/868

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00 TL kıdem tazminatının davalıdan tahsil edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının çalışma süresi ve ücretinin açıkça belli olduğunu, kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının hizmet süresi ve son bir yılda ödenen ücreti konusunda taraflar arasında çekişme olmadığı, davanın kısmi alacak davası olarak açıldığı, talep konusu miktar açıkça belirli olup tam eda davasına konu edilmesi mümkün iken kısmi eda davası açılmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndan farklı olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava çeşitleri 105. ila 113. maddelerinde düzenlenmiş, eda davası (m. 105), tespit davası (m.106) ile belirsiz alacak ve tespit davası (m.107), inşai dava (m.108), kısmi dava (m.109) ayrı ayrı maddelerde gösterilerek farklılıkları belirtilmiştir.
Kısmi dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde tanımlanmıştır. Maddenin birinci fıkrasına göre “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir”. İkinci fıkrasına göre ise “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz”. Bu çerçevede doktrinde de talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, 13. Bası, Ankara, 2012, s. 405 vd.).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte, belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukukî yarar bulunmadan kısmî dava açma imkânı sınırlandırılmış; ancak tamamen ortadan kaldırılmamıştır. Bir yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 109’da, haktan açıkça feragat edilebileceği şeklindeki temel maddî hukuk ilkesinden hareketle, kısmî dava açılırken fazlaya ilişkin hakları saklı tutma şeklindeki uygulamaya son verilmesi, bu veya buna benzer bir ibare kullanılmadığında haktan feragat edilmiş sayılacağı yönündeki uygulamanın önüne geçilmesi amaçlanmış; ancak diğer yandan da hukukî yararı olmadan kısmî dava açılması engellenmek istenmiştir. Böylece uygulamada bazen başvurulduğu üzere kısmî davanın amacı dışında kullanılmasının önüne geçecek düzenleme yapılmıştır (HMK m. 109’un Hükümet Gerekçesi).
Anılan kanunun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası ile kısmî dava birlikte değerlendirildiğinde, eğer alacak belirli veya belirlenebilir nitelikte ise, tam veya kısmî şekilde belirsiz alacak davası açarak, bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmak mümkün değildir. Ancak, Kanunun kısmî dava açma imkânını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirlenebilir alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukukî yarar bulunduğunda kısmî dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkândan söz edilebilir ki, o zaman da kısmî davaya ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 109’daki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkânlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.Oysa kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği prensibi gereği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 109’da kısmî davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmî dava açılabilecektir. Buradaki temel ölçü, kısmî dava açmakta hukukî yararın bulunması ve Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, kısmî dava açma hakkının dürüstlük kuralına aykırı şekilde kötüye kullanılmamasıdır. Şüphesiz ki, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kabulünden sonra, gerek 29. maddenin açık hükmü gerekse 109. maddenin 2. fıkrasındaki düzenleme gereği, kısmî dava açılması halinde hukukî yararın, özellikle dürüstlük kuralı çerçevesinde daha sıkı gözetilmesi gerekli ve zorunludur. Bu noktada belirtmek gerekir ki, dava konusu edilen alacak, yargılama sırasında hesap raporu alınmasını veya miktar veya değerinin belirlenmesi yargılama sırasında başka bir olgunun tespit edilmesini gerektiriyor ise talep konusu alacağın tartışmalı olduğu veya açıkça belirli olmadığı kabul edilmeli ve kısmi dava olarak görülmelidir.
Somut olayda, işçilik alacaklarının tahsiline ilişkin dava kısmî eda davası olarak açılmıştır. Dosya içeriğine göre davacının çalışma süresi konusunda Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen hizmet tespit davası nedeni ile uyuşmazlık bulunmamaktadır.Ancak davacı kıdem tazminatına esas ücretinin son bir yıllık ücret ortalamasına göre belirlenmesini talep etmiş olup, çalışma süresi ve ücretini bilen davacının alacaklarını belirleyebilme durumu var ise de talep konusu alacakların miktarının mahkemece belirlenmesi, davacının gerçek ücretinin tespitini de gerektirdiğinden, dava konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız olduğundan sözedilemez. Ayrıca anılan alacakların miktarı, teknik ve hukuki bilgi ile hesaplama gerektirmekte olup açıkça belirli de değildirler.Kısmi dava açma hakkını sınırlandıran Hukuk Muhakemeleri Kanunu 109/2. maddesi koşullarının somut olayda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, kısmi istekle dava açılmasına kanuni engel bulunmadığı gözetilerek işin esasına girilip oluşacak sonuç dairesinde karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.