Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/32691 E. 2015/30880 K. 12.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/32691
KARAR NO : 2015/30880
KARAR TARİHİ : 12.11.2015

MAHKEMESİ : Ankara 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/09/2014
NUMARASI : 2012/1130-2014/914

DAVA : Davacı, ihbar tazminatı, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının işyerinden kendisinin ayrıldığını, ücretlerinin ödendiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir sebebi olmaksızın ve usulüne uygun bildirim süresi tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin Kanun’un 24. ve 25. madde yazılı olan sebeplere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve Kanun’un 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar süresi tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir.
Somut olayda M.. B..na ait lojmanın mantoloma işinde diğer davalı şirket nezdinde çalışırken Ramazan bayramı arefe günü ücret konusunda çıkan tartışma sonucunda davacı ve bir gurup işçinin polis marifetiyle işyerinden uzaklaştırıldıkları ve akabinde davalı şirket yetkililerinin devamsızlık tutanakları tuttukları dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dairemizde aynı konuda temyiz incelemesi yapılan 2014/16515, 35880, 19306 esas sayılı dosyalarda da işçilerin şantiyeden çıkarıldıkları, işverenin haklı bir sebebi bulunmadığı şeklindeki değerlendirmeler yerinde görülmüştür. Davalı işveren yetkililerinin işçileri şantiyeden polis müdahalesi ile çıkarmasından sonra tuttuğu devamsızlık tutanaklarına değer verilmesi mümkün olmadığından ihbar tazminatının kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
3-Taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen ibranamenin geçerli olup olmadığı tartışmalıdır.
İbra sözleşmesi, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanun’un 132.  maddesi “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmünü getirmiştir. İbranameyle ilgili olarak diğer önemli bir düzenleme ise 6098 sayılı Kanun’un 420. maddesinde yer almıştır. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
Ancak yukarıda sözü edilen bu hükümler 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 6098 sayılı Kanun’un yürürlükte olmadığı bir dönem de düzenlenen ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtay’ın ibraname konusunda yerleşmiş uygulamaları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
Somut olayda davacı işçilerin yukarıda açıklandığı üzere ücretlerinin ödenmediği ve miktarı konusunda çıkan tartışma sonrası polis zoru ile şantiyeden çıkarıldıkları tarihte, özellikle de dava konusu edilen ücretlerin ödendiğini içeren ibranamenin imzalaması kendilerinden beklenemeyeceği açıktır. Fesih sürecine göre matbu evrak şeklindeki ibranamenin sonradan doldurulduğu kanaati hakim olduğundan geçerli kabul edilememesi gerekir. İbranamenin geçersiz kabul edilmesi sonucu davacının alacak isteklerinin dosya kapsamına göre yeniden değerlendirilmesi gerekir.
Sonuç :
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.