Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/29579 E. 2014/29954 K. 03.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/29579
KARAR NO : 2014/29954
KARAR TARİHİ : 03.11.2014

MAHKEMESİ : Ankara 9. İş Mahkemesi
TARİHİ : 09/07/2014
NUMARASI : 2013/907-2014/347

Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, kendisinin İstanbul 2 nolu şube başkanı olduğunu, davalı A.. K..’ın Ankara 9. İş Mahkemesinin 2013/773 esas sayılı dosyasında diğer davalıya karşı olağanüstü genel kurulun iptali davası açtığını, davanın sendika genel merkezi tarafından muvazaalı bir şekilde, dürüstlük kuralına aykırı olarak ve kanuna karşı hileli yollarla kabul edildiğini, aynı amaca ulaşmak için organize hareket eden davacı ve davalının, kararı temyiz etmeyerek kesinleştirdiğini, dosyanın taraflarının davaya müdahaleye engel olmak kastıyla birlikte ve organize hareket ettiklerini, sayın mahkemeyi de yanıltarak amaçlarına ulaştıklarını, bu davadan 01.07.2013 tarihinde şubeden belgelerin istenmesi üzerine haberdar olduğunu, ancak müdahale talebinde bulunduğu anda kararın kesinleştiğini öğrendiğini, mahkemece verilen ve kesinleşen “şube olağanüstü genel kurul toplantısının iptali” hükmünün, neticeleri itibariyle, Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası İstanbul 2 nolu şubesini ve başkanlığını yürüttüğü şube yönetim kurulunu etkilediğini, Ankara 9. İş Mahkemesinin 2013/773 esas sayılı davasının konusunun şube olağanüstü genel kurulunun iptali olup kamu düzenine ilişkin olduğunu, mahkemenin kabul beyanı ile bağlı olmaksızın resen araştırma yaparak karar vermesi gerektiğini ileri sürerek Ankara 9. İş Mahkemesinin 2013/773 esas, 2013/454 karar sayılı dosyasında yargılamanın iadesine ve hükmün iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı sendika vekili, kanunda yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin tahdidi olarak sayıldığını, somut olayda yargılamanın iadesini gerektiren bir sebep bulunmadığını, davacının iadesini talep ettiği yargılamanın usul ve kanuna uygun olarak yapıldığını ve kesinleştiğini, sendika tarafından, hiçbir haklı, objektif ve somut gerekçeye dayanmadan yapılan olağanüstü seçimlerin iptalinin uygun bulunduğunu savunarak, haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı vekilide, 11.05.2013 tarihli olağanüstü genel kurul ile yapılan şube seçimlerinde usulsüzlük bulunması sebebiyle 2013/773 esas sayılı davayı açtıklarını, haklı davalarının davalı sendika ve mahkemece kabul edildiğini, bu kararın iptali için kanunun ön gördüğü yargılamanın iadesi şartlarından hiçbirinin mevcut olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Dava yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 374. (mülga 1086 sayılı HUMK. md.445) maddesine göre “Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir.”
Kesin hükme bağlanmış olan bir davaya yeniden bakılamayacağına ilişkin kuralın en önemli istisnası yargılamanın iadesi yoludur. Yargılamanın iadesi, bazı ağır yargılama hatalarından veya eksiklerinden dolayı, maddi anlamda kesin hükmün sona ermesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan, olağanüstü bir kanun yoludur.
Yargılamanın iadesi sebepleri, sınırlı olarak, 6100 sayılı Kanun’un 375. maddesinin birinci fıkrasında (mülga 1086 sayılı HUMK. Md.445) belirtilmiştir. Hükümde yer alan düzenlemelere göre “Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması” durumu da yargılamanın iadesi sebebidir.
Bu genel açıklamalardan sonra, uyuşmazlığı değerlendirmek gerekirse, inceleme konusu davada, Ankara 9. İş Mahkemesinin 2013/773 esas, 2013/454 karar sayılı dosyasına ilişkin olarak yargılamanın iadesi talep edilmektedir. Anılan dosya içeriğinden, davalı sendika İstanbul 2 nolu şubesince 11.05.2013 tarihinde şube olağanüstü genel kurulunun gerçekleştirildiği, genel kurul neticesinde davacının şube yönetim kurulu üyesi ve şube başkanı seçildiği, daha sonra davalı A.. K.. tarafından şube olağanüstü genel kurulunun tüm sonuçları ile birlikte iptalinin talep edildiği, davalı olarak sadece sendika genel merkezinin gösterildiği, yargılamanın ilk oturumunda sendika vekilinin kabul beyanı üzerine mahkemece davanın kabulü ile olağanüstü genel kuruldaki seçimlerin iptaline karar verildiği ve taraflarca temyiz edilmemesi üzerine, Ankara 9. İş Mahkemesinin 2013/773 esas, 2013/454 karar sayılı ilâmının kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu noktada, sendika genel kurullarının niteliği ile iptaline ilişkin davalara değinmekte yarar vardır.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 2/1-ğ maddesinde sendikalar “İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” olarak tanımlanmıştır. Anayasanın 51. maddesi de aynı doğrultudadır. Aynı maddenin son fıkrasında sendikaların yönetim ve işleyişlerinin demokrasi esaslarına aykırı olamayacağı vurgulanmıştır.
6356 sayılı Kanun’un 9. maddesinde, genel kurulun, sendika ve şubelerin zorunlu organlarından olduğu belirtilmiştir. Genel kurulun görev ve yetkileri, aynı Kanun’un 11. maddesinde düzenlenmiş olup, maddeye göre, sendika organlarının seçimi yetkisi de genel kuruldadır. Bu itibarla, sendikanın yönetim, denetim ve disiplin kurulu üyelerinin belirlendiği genel kurulların, demokratik esaslar doğrultusunda icra edilmesi, sendika içi demokrasinin gerçekleşmesi yönünden son derece önemlidir. Bu cümleden olarak, bir sendikanın demokratik yapıya sahip olup olmadığına ilişkin en somut ölçüler genel kurulun yapısı ve işleyişinde aranmalıdır (ŞAHLANAN, Fevzi, Sendikaların İşleyişinin Demokratik İlkelere Uygunluğu, İstanbul, 1980, sh.119).
Sendikalar hukukunda, tüzel kişiliğin sadece sendika genel merkezlerine ait olması ve sendika şubelerinin tüzel kişiliğinin bulunmaması sebebiyle, sendika şubelerine dava yöneltilemeyeceği söylenilebilirse de, şube genel kurulunun iptali davaları söz konusu olduğunda konuya ihtiyatla yaklaşmakta zaruret bulunmaktadır. Nitekim sendika şubelerinin, anılan davada taraf olarak yer almaması, şubelerin haklarını yeterince savunamama sonucuna yol açabilmekte ve bu durum da, 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde ifade edilen hukuki dinlenilme hakkının ihlali neticesini doğurmaktadır. Şu halde, şube genel kurulunun iptali davalarında, sendika genel merkezi ile sendika şubesi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve davanın, sendika genel merkezi yanında, ilgili sendika şubesine de yöneltilmesi gerektiği ifade edilmelidir. Nitekim yerleşik Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 09.06.2014 tarih, 2014/15387 esas, 2014/16184 karar sayılı ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 21.06.2011 tarih, 2011/27022 esas, 2011/18864 karar sayılı ilâmı) Bu anlamda olmak üzere, söz konusu durumda, sendikanın temsilcisi sıfatının, sendika genel merkezi ile sendika şubesinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bütün bu açıklamalar karşısında, yargılamanın iadesinin talep edildiği Ankara 9. İş Mahkemesinin 2013/773 esas, 2013/454 karar sayılı dosyasında, davanın, sadece sendika genel merkezine yöneltilmesi sebebiyle, davalı sendikanın tek başına temsilcisi sıfatını haiz olmayan genel merkez huzuruyla davanın görüldüğü ve bu suretle 6100 sayılı Kanun’un 375/1-c (mülga 1086 sayılı HUMK md. 445/1-8) maddesi anlamında temsilci olmayan kimsenin huzuruyla davanın görülerek karara bağlandığı tartışmasızdır. Bu itibarla, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.