Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/29275 E. 2014/30150 K. 03.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/29275
KARAR NO : 2014/30150
KARAR TARİHİ : 03.11.2014

MAHKEMESİ : Ankara 13. İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/08/2014
NUMARASI : 2014/52-2014/1493

Mahkeme, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve davanın daha sonra ıslah edilebileceğini belirterek 1.000,00 TL kıdem tazminatı, 1.000,00 TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 2.000,00 TL’nin davalıdan tahsil edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının aylık ücret miktarı ve çalışma süresi yönünden taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, talep konusu miktar açıkça belirli olduğundan davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında çekişme konusu olmayan çalışma süreleri ve ücret seviyesi üzerinden, kıdem ve ihbar tazminatlarının hesap şeklinin 4857 sayılı İş Kanunu’nda açık bir şekilde belirtildiği, davanın kısmi alacak davası olarak açıldığı, tam eda davasına konu edilmesi mümkün iken kısmi eda davası açılmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davanın niteliği ve işçilik alacaklarına ilişkin kısmi dava açılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava çeşitleri 105. ila 113. maddelerinde düzenlenmiş, eda davası, tespit davası ile belirsiz alacak ve tespit davası, inşai dava, kısmi dava ayrı ayrı maddelerde gösterilerek farklılıkları belirtilmiştir.
Kısmi dava 6100 sayılı Kanun’un 109. maddesinde tanımlanmıştır. Maddenin birinci fıkrasına göre “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir”. İkinci fıkrasına göre ise “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz”. Bu çerçevede doktrinde de talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir (P…/A…/Ö…: Medeni Usul Hukuku, 13. Bası, Ankara, 2012, s. 405 vd.).
6100 sayılı Kanun ile birlikte, belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukukî yarar bulunmadan kısmî dava açma imkânı sınırlandırılmış; ancak tamamen ortadan kaldırılmamıştır. Bir yandan, 6100 sayılı Kanun’un 109. maddesinde, haktan açıkça feragat edilebileceği şeklindeki temel maddî hukuk ilkesinden hareketle, kısmî dava açılırken fazlaya ilişkin hakları saklı tutma şeklindeki uygulamaya son verilmesi, bu veya buna benzer bir ibare kullanılmadığında haktan feragat edilmiş sayılacağı yönündeki uygulamanın önüne geçilmesi amaçlanmış; ancak, diğer yandan da hukukî yararı olmadan kısmî dava açılması engellenmek istenmiştir. Böylece uygulamada bazen başvurulduğu üzere kısmi davanın amacı dışında kullanılmasının önüne geçecek düzenleme yapılmıştır.
Anılan Kanun’un 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası ile kısmî dava birlikte değerlendirildiğinde, eğer alacak belirli veya belirlenebilir nitelikte ise, tam veya kısmî şekilde belirsiz alacak davası açarak, bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmak mümkün değildir. Ancak, Kanunun kısmî dava açma imkânını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirlenebilir alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukukî yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkândan söz edilebilir ki, o zaman da kısmî davaya ilişkin 6100 sayılı Kanun’un 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkânlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.Oysa kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği prensibi gereği, 6100 sayılı Kanun’un 109. maddesinde kısmi davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmî dava açılabilecektir. Buradaki temel ölçü, kısmî dava açmakta hukukî yararın bulunması ve Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, kısmî dava açma hakkının dürüstlük kuralına aykırı şekilde kötüye kullanılmamasıdır. Şüphesiz ki, 6100 sayılı Kanun’un kabulünden sonra, gerek 29. maddenin açık hükmü gerekse 109. maddenin 2. fıkrasındaki düzenleme gereği, kısmî dava açılması halinde hukukî yararın, özellikle dürüstlük kuralı çerçevesinde daha sıkı gözetilmesi gerekli ve zorunludur. Bu noktada belirtmek gerekir ki, dava konusu edilen alacak, yargılama sırasında hesap raporu alınmasını veya miktar veya değerinin belirlenmesi yargılama sırasında başka bir olgunun tespit edilmesini gerektiriyor ise talep konusu alacağın tartışmalı olduğu veya açıkça belirli olmadığı kabul edilmeli ve kısmi dava olarak görülmelidir.
Somut olayda, işçilik alacaklarının tahsiline ilişkin dava açılırken fazlaya dair haklar saklı tutulmuş ve şimdilik 1.000,00 TL kıdem tazminatı ve 1000,00 TL ihbar tazminatı alacağının davalıdan tahsili talep edilmiştir. Mahkemece, tam eda davasına konu edilmesi mümkün iken kısmi dava açılmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesi ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir. Talep konusunun miktarı belirlenebilir olmakla birlikte kanununda belirtildiği şekli ile açıkça belirli olduğundan söz edilemez. Kısmi dava açma hakkını sınırlandıran 6100 sayılı Kanun’un 109/2 maddesi koşulları somut olayda bulunmamaktadır. Mahkemece, kısmi istekle dava açılmasına kanuni engel bulunmadığı gözetilerek işin esasına girilip oluşacak sonuç dairesinde karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.