Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/26606 E. 2014/30685 K. 06.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/26606
KARAR NO : 2014/30685
KARAR TARİHİ : 06.11.2014

MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2014
NUMARASI : 2013/650-2014/449

Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davalı EGO nezdinde çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı ve geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe iade kararına rağmen müvekkilinin işe başlatılmaması halinde sendikal tazminat için bir yıldan az olmamak kaydıyla brüt ücretin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini istemiştir.
Davalı EGO vekili, diğer davalı ile aralarında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazalı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı B… vekili davacı işçinin iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı işverenin feshin haklı sebeplere dayandığını ispatlayamadığı, davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından işyerinde başlayan sendikal faaliyet sebebi ile son verildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davacı ve davalılar vekilleri süresinde temyiz etmiştir.
1-Davacı temyizi yönünden;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde asıl işveren-alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.
Her ne kadar mahkemece, davalılardan E.. M..nün asıl işveren diğer davalı B…’ın alt işveren konumunda bulunduğu, davalılar arasında muvazaa bulunduğu savunmasının yerinde bulunmadığı, davacının B.. isçisi olarak çalışırken sözleşmesinin feshedilmesinden dolayı B..’taki işine iadesinin gerektiği şeklinde karar verilmiş ise de, gerek Dairemizin emsal kararlarında (2014-4985 esas-2014-6185 karar ) belirtildiği üzere, B.. ile davalı E.. M.. arasında kurulan asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı ve B..adı altında yaptırılan çalışmaların E.. M..ne ait çalışmalar olduğu kabul edilmiştir. Bu bakımdan, davalılar arasındaki hukuki ilişki muvazaaya dayanmaktadır ve işçinin asıl işverene iadesi gerekir. Davacı asıl işverenin işinde uzun süre çalıştırıldığına göre davacı yönünden davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun kabulü ve iş sözleşmesinin feshinin geçersiz olduğunun tespiti ile mali sonuçlardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması yönünden mahkemece varılan sonuçta herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak muvazaalı ilişkinin tespit edildiği durumda feshin geçersizliğine karar verilirken işçinin gerçek işvereni olan asıl işverene ait işyerine iadesine karar verilmesi gerekirken mahkemece diğer davalı ”B..A.Ş. deki işine iadesine” şeklinde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Davalılar temyizi yönünden;
İşverence yapılan feshin sendikal sebebe dayanıp dayanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı Kanun’un 21. maddesinin birinci fıkrasında işe başlatmama tazminatının alt ve üst sınırları gösterilmiş olup; söz konusu tazminatın belirtilen sınırlar arasında işçinin kıdemi, fesih sebebi gibi olgular dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Üst sınırın aşılmasının tek istisnası 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31. maddesindeki sendikal sebeple yapılan fesihlerdir. Anılan maddeye göre feshin sendikal sebebe dayanması halinde işe başlatmama tazminatının işçinin en az bir yıllık ücreti tutarında belirlenmesi gerekir.
Somut olayda, dosya içeriğine göre fesih için geçerli bir sebebin varlığı davalı işverence kanıtlanmadığından mahkemece feshin geçersizliğine karar verilmiş olması isabetlidir. Davacı iş sözleşmesinin sendikal sebeplerle yapıldığını ileri sürmüş ise de, dosyadaki bilgi ve belgelerden, iş sözleşmesinin feshi geçerli sebebe dayanmamakta ise de sendikal sebebe dayandığı iddiası davacı tarafından ispatlanamamıştır.
Dosya içeriğine göre sözkonusu tazminatın davacının bir yıllık ücreti tutarı olarak belirlenmesine karar verilmesi hatalıdır. Davacının çalışma süresine göre davacının beş aylık ücreti tutarı olarak belirlenmesi dosya içeriğine uygun düşecektir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda belirtilen sebeplerle;
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davalılar arasındaki hukuki ilişki muvazaaya dayandığından davacının gerçek işveren olan davalı E.. M..’ndeki işyerinde İŞE İADESİNE,
3-Davacının kanuni süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde davalılarca müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih sebebi dikkate alınarak takdiren davacının beş aylık ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aya kadar ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 1.500,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 408,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine kesin olarak oybirliğiyle 06.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.