Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/24314 E. 2014/24620 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/24314
KARAR NO : 2014/24620
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/06/2014
NUMARASI : 2013/766-2014/450

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshedildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshedildiğinin işverence ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
İşin esasının incelenmesine geçilmeden önce, davaya konu kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunup bulunmadığı hususu öncelikle irdelenmelidir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural 6100 sayılı Kanun’un 294. maddesinde de tekrarlanmış; 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinde ise “kararın tefhimi hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.” 6100 sayılı Kanun’un 298/2 maddesinde de “gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Somut olayda, mahkemece, davanın kısa kararında, işe başlatmama tazminatı dört aylık brüt ücreti tutarında belirlenmiş ise de, kararın gerekçesinde, işe başlatmama tazminatının beş aylık brüt ücret tutarında tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu belirgindir.
Hâl böyle olunca, mahkemece 6100 sayılı Kanun’un 294, 297 ve 298. maddelerinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Karar bu sebeple bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 22.09.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.