Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/23993 E. 2015/35441 K. 22.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/23993
KARAR NO : 2015/35441
KARAR TARİHİ : 22.12.2015

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı … avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkili işçinin davalılara ait işyerinde tır şoforü olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı … temsilcisi, davacının iş sözleşmesini kendi isteğiyle sona erdirdiğini, işçinin müvekkilini ibra ettiğini, dava konusu alacak taleplerinin haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …. vekili, davacının müvekkili şirketin işçisi olmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı …. vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında uyuşmazlık vardır.
Alt işveren; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Somut olayda, davacının, davalılardan …. nezdinde tır şoförü olarak çalıştığı sabittir. Dosyaya sunulan, davalılar arasında imzalanmış, “mamul taşıma sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile, davalı ….’nin seramik üretimlerinin, yurdun tüm il ve ilçe merkezlerindeki bayi, mağaza deposu ve bayinin göstereceği adreslere götürülmesi ve geri gelecek malların nakliyesi işinin davalı …. tarafından yapılması kararlaştırılmıştır. Mahkemece, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu kabul edilerek, davalı … hüküm altına alınan alacaklardan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrası gereğince asıl işveren sıfatıyla sorumlu tutulmuştur. Ne var ki, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kabulü için, davalı ….’nin, diğer davalı ….’den aldığı iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştırması zorunludur. Dinlenen davacı tanığı Gürcan Şahin ise, 15.03.2013 tarihli celsede “…Bozüyük’ten çıkarken … fabrikasının yüklerini götürüyordum. Dönüşte de …’nun başka firmalarla da anlaşması olduğundan dolayı o firmalardan yük alıp … fabrikası dışında fabrikalara yük götürdüğümüz oluyordu. Genelde dönüşte …’in hammaddesi olan kil getiriyorduk. Bu genellikle %90 oranında oluyordu. Ancak bazen havanın durumuna göre maden ocağına giremediğimizden dolayı farklı yükler getirdiğimiz oluyordu. Biz genellikle …’ın ürünlerini taşırdık. Ancak …’ın işlerinin yavaşladığı zamanlar, çok nadir olarak …’na bağlı olarak başka firmaların yükünü taşıdığımız oldu. Ancak çok nadir yapılan birşeydi.” şeklinde beyanda bulunmuş olup, söz konusu delil karşısında münhasırlık şartının somut olayda oluşmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, karar gerekçesinde, bahsi geçen tanığın ikinci tanık listesi verilmesi yasağına aykırı olarak dinlenilmiş olması sebebiyle beyanına itibar edilmediği açıklanmış ise de, anılan tanık davacı vekilinin 02.04.2012 tarihinde sunduğu tanık listesinde bildirilmiş olup, eldeki davada ikinci tanık listesi verilmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla, bahsi geçen gerekçenin dosya içeriğine uygun olmadığı açıktır. Anılan sebeplerle, davalılar arasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin oluşmadığı anlaşılmakla, davalı …. yönünden davanın reddine karar verilmelidir. Yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.