Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/23976 E. 2014/30323 K. 05.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/23976
KARAR NO : 2014/30323
KARAR TARİHİ : 05.11.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 16. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/02/2013
NUMARASI : 2011/477-2013/55

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; davacının, davalıya ait iş yerinde 16.01.1994 – 23.08.2010 tarihleri arasında genel müdür olarak en son net 2.000,00 TL ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini, alacak ve tazminatlarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı, ulusal bayram genel tatil izin alacağı ve fazla mesai alacağının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; davacının 2002 yılında davalı oteli kiralayarak kendi nam ve hesabına vergi mükellefi olarak 31.12.2003 tarihine kadar fiilen çalıştırdığını, 01.01.2004 tarihinden itibaren ise otele danışman olarak hizmet verdiğini, 2008 yılında hastalandıktan sonra danışmanlığı da bıraktığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının, davalıya ait iş yerinde 03.11.1997 – 23.08.2011 tarihleri arasında oniki yıl dokuz ay yirmiüç gün süreyle net 1.800,00 TL brüt 2.512,21 TL ücretle çalıştığı, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğinin işverence ıspatlanamadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, yıllık izin ücreti alacağı olduğu, fazla çalışma yapmadığı, ulusal bayram genel tatillerde çalışmadığı gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, kanuni süresi içinde, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden, davanın 05.08.2011 tarihinde açıldığı, davacının, yargılama aşamasında 02.12.2011 tarihinde öldüğü, mirasçısı olarak eşi ve üç çocuğunun kaldığı, kararın 22.02.2013 tarihinde verildiği, davacı vekilinin mirasçılardan vekalet almadığı, almış ise de dosyaya sunmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 55. maddesinde, “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Davacının ölümü ile mirasçıları arasında elbirliği mülkiyeti oluşmuştur. Elbirliği mülkiyeti kanundan veya kanunda sayılmış olan sözleşmelerden doğar. Burada ortakların belirlenmiş payları olmayıp eşyanın mülkiyeti ortakların tümüne aittir. Miras ortaklığı da kanundan doğan elbirliği mülkiyeti olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesinde düzenlenmiştir. 4721 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmeden önce ise elbirliği ile mülkiyet mülga 743 sayılı Medeni Kanun’un 581. maddesinde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip oldukları, sözleşme veya kanundan doğan temsil yada yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edeceklerine dair hüküm bulunmaktadır. 640. maddenin 4. fıkrasında “Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.” denilmekte ise de bu terekenin korunması anlamında nitelendirilemez. Bu sebeple aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
Somut olayda, davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece, mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması konusunda davacı vekiline süre tanınararak, taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA,sair husuların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 03.12.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.