Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/2290 E. 2014/2906 K. 18.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2290
KARAR NO : 2014/2906
KARAR TARİHİ : 18.02.2014

MAHKEMESİ : Ankara 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/10/2012
NUMARASI : 2010/542-2012/885

Hüküm süresi içinde taraflar avukatınca tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesinin geçerli ve haklı sebep olmadan işverence feshedilmesi üzerine açılan işe iade davasının müvekkili lehine sonuçlandığını, süresinde işe başvurmasına rağmen işe başlatılmadığından kıdem, ihbar ve işlemiş faiz alacaklarının tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerinde takibin durduğunu beyanla, itirazın iptaline karar verilmesini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının hak kazandığı kıdem tazminatı alacağının eksiksiz ödendiğini, geçersiz sayılan fesihte ihbar süresi tanındığından davacının ihbar tazminatına hak kazanmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasından, ihbar süresi verilerek iş sözleşmesi feshedilen ve fesih bildirimine itiraz davası lehine sonuçlandığı halde işe başlatılmayan işçiye ihbar tazminatının ödenmesinin gerekip gerekmediği ile kıdem tazminatı alacağına yürütülecek faiz oranı noktalarında taraflar arasında uyuşmazlık vardır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun “Geçersiz Feshin Sonuçları” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında işçinin işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat belirtilmiş; üçüncü fıkrasında ise kararın kesinleşmesine kadar işçinin çalıştırılmadığı en çok dört aylık ücret ve diğer haklar düzenlenmiştir. Maddenin dördüncü fıkrasında işçinin işe başlatılması halinde varsa peşin ödenen ihbar ve kıdem tazminatının işçiye yapılması gereken ödemelerden mahsup edileceği belirtildikten sonra devamında “İşe
başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre işçiye geçersiz sayılan fesih bildirimi ile bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse ihbar tazminatının ödenmesi gerekecektir. Bir başka anlatımla, ihbar süresi verilmiş veya süresine ait ücret peşin ödenmiş ise ihbar tazminatının ödenmesi gerekmeyecektir.
Geçersizliğine karar verilen fesih bildirimi ile işçiye daha önce usulüne uygun olarak verilmiş olan ihbar sürelerine geçerlilik tanınması 4857 sayılı Kanun’un sözü edilen açık hükmü gereğidir. Gerçekten mahkeme veya özel hakem tarafından belirlenen tazminatı ödemeyi göze alıp, işçiyi işe başlatmama yolunu tercih eden işverene ihbar süresi tanımasını istemek işin mahiyeti ile bağdaşmamaktadır.
Somut olayda, davalı işverence geçersizliğine karar verilen fesih bildirimi ile davacıya usulüne uygun olarak ihbar süresi verilmiş olup, feshin geçersizliğine karar verildikten sonra işe başlatılmayan davacıya 4857 sayılı Kanun’un 21. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca tekrar ihbar süresi verilmesine gerek olmadığından davacının ihbar tazminatı isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kabulü hatalıdır.
3- 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı Kanunun 14. maddesinin onbirinci fıkrası hükmüne göre, kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır.
İşe iade davası sonrasında işçinin süresi içinde başvurusuna rağmen işverence işe başlatılmadığı tarih fesih tarihi olmakla, kıdem tazminatı bakımından faiz başlangıcı da, işçinin işe alınmayacağının açıklandığı tarih ya da bir aylık işe başlatma süresinin sonudur.
Kıdem tazminatına uygulanması gereken faizi düzenleyen ilgili hükümde özel banka ile kamu bankası ayrımı yapılmamıştır. Kanunda, “uygulanan en yüksek faiz” sözcüklerine yer verilmiş olmakla sözü edilen faiz oranının uygulanıp uygulanmadığı tespit olunmalıdır. Bankaların belli dönemlerde T.C. Merkez Bankasına uygulayabileceklerini bildirdikleri faiz oranı filen uygulanmış olmadıkça dikkate alınmaz.
Bankaların uyguladıkları faiz oranları bir ya da birkaç aylık veya bir yıllık vadelerle belirlenmektedir. Bunlardan en uzun vade bir yıl olup, en yüksek faiz oranı da bir yıllık mevduata uygulanmaktadır. Bu durumda kıdem tazminatı için uygulanması gereken faiz, ödeme gününün kararlaştırıldığı ya da temerrüdün gerçekleştiği zamanda bankalarca bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı olmalıdır. Aynı miktar için ikinci yılın başlangıcındaki en yüksek banka mevduat faizinin belirlenerek uygulanması, gecikme daha da uzunsa takip eden yıllar için de aynı yönteme başvurulması gerekir. Yıl içinde artan ve eksilen faiz oranları dikkate alınmaz. Yıllar itibarıyla faiz oranları değişebileceğinden kararda faiz oranının gösterilmemesi gerekir.
Kıdem tazminatı faizi gecikme faizi niteliğinde olduğundan, faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Faiz alacağı başlı başına icra takibi ya da davaya konu olmuş olsa dahi, faiz niteliğini kaybetmediğinden ayrıca faize hak kazanılamaz.
Somut olayda, icra takibinde fark kıdem tazminatı alacağına uygulanacak faiz oranı “yasal faiz” ifadesiyle talep edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, icra takibinde “yasal faiz” ifadesi kullanıldığından taleple bağlı kalındığı açıklanarak, geçmiş gün faizi kanuni faiz üzerinden hesaplanmıştır. Ne var ki, kıdem tazminatına uygulanacak faiz oranı 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı
Kanun’un 14. maddesinde düzenlendiğinden, “yasal faiz” ifadesinden anlaşılması gereken mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıdır. Bu halde, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında öncelikle anılan faiz oranı araştırılmalı ve fark kıdem tazminatına yönelik geçmiş gün faizi alacağı bu oran üzerinden hesaplanmalıdır.
4-5230 sayılı Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine Devri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 11. maddesiyle, 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun’a tabi bankalarca yeniden yapılandırma sürecinde açılmış veya açılacak davalarda yargı harcından muafiyet getirilmiştir. Bu durumda, 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalardan olan davalı T.C. Ziraat Bankası A. Ş. anılan madde uyarınca mahkemeler nezdinde açtığı veya açacağı davalarda harçtan muaf olup, aleyhine açılmış veya açılacak davalarda yargı harçlarından muafiyeti sözkonusu değildir.
Eldeki dava bakımından, davalı bankanın harçtan muaf olmadığı halde, harçtan muaf olduğu kabul edilerek bakiye karar ve ilam harcı ile davacının sarf ettiği harç yargılama giderinden davalının sorumlu tutulmaması hatalı olmuştur.
Diğer taraftan, mahkemece davanın reddedilen miktarı nazara alınarak hesaplanmış bakiye karar ve ilam harcının davacıya yükletilmesine karar verilmesi de hatalıdır. Davanın kısmen reddedilmesi halinde, reddedilen miktar için ayrıca bakiye karar ve ilam harcına hükmedilemez.
Yukarıda yazılı sebeplerden eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 18.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.