Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/21190 E. 2014/23771 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21190
KARAR NO : 2014/23771
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 16. İş Mahkemesi
TARİHİ : 09/05/2014
NUMARASI : 2014/36-2014/224

Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; tespit tarihinde Tekirdağ’da davacı şirkete ait işyeri bulunmadığını, davacı şirketin 31.12.2012 tarihi itibariyle beş işyerinin bulunduğunu ve toplamda 94 kişinin çalışmakta olduğunu, ilk işyeri ve şirket merkezi olan T… Sok. No: … Anadoluhisarı- Beykoz/İstanbul adresinde 24 kişinin çalıştığım, ikinci işyeri olan Adana …. Cad. G… İş Merkezi, No. 1… Seyhan/Adana adresinde 13 kişinin çalıştığını, üçüncü işyeri olan İzmir 5. Sanayi Sitesi 7../1 Sok No: 1/..K. K:.. P..ı/İzmir adresinde 5 kişinin çalıştığını, dördüncü işyeri olan Konya B.. .. Paz. 10.. Sok No:l/F K… Konya adresinde 3 kişinin çalıştığını ve nihayet son işyeri olan Antalya Ant. Organize Sanayi 1. Kısım … Cad. No:.. Döşemealtı/Antalya adresinde 49 kişinin çalıştığını, davalı sendikanın davacı şirkete ait işyerlerinde işletme toplu iş sözleşmesi yapmak için gerekli çoğunluğa sahip olmadığını, yine davalı sendika üye sayısına itiraz ettiklerini iddia ederek bakanlığın olumlu yetki tespitinin iptalini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili; bakanlık tespitinin yerinde olduğunu ve davacının ileri sürdüğü diğer işyerlerinin farklı işkolunda yer aldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Sendika vekili; davacının ileri sürdüğü işyerlerini farklı işkollarında yer alması sebebiyle işletme kapsamında yer almadığını ve bakanlık tespitinin doğru olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, işyerleri arasında merkezi bir organizasyonun söz konusu olduğu, merkez işyeri, fabrika işyeri, diğer coğrafi bölge müdürlükleri ve şube işyerlerinin fiziki konumları itibariyle ayrı işyeri gibi görünse de, ekonomik ve idari bütünlük arz etmeleri sebebiyle işletme niteliği taşıdığı kanaatine varılarak yetki tespitine esas alınacak çalışan sayısının 94 olduğu, ancak üye sayısının 24 olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve olumlu yetki tespitinin iptaline karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalılar temyiz etmiştir.
Gerekçe:
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun geçici 6. maddesinin 3. fıkrasında “Ocak 2013 istatistiklerinin yayımlandığı tarihe kadar, Bakanlığa yapılmış olan yetki tespit başvuruları ile taraf oldukları bu Kanunun yürürlüğünden önce imzalanmış toplu iş sözleşmesi Ocak 2013 istatistiklerinin yayımı tarihinden sonra sona erecek olan sendikaların, bir sonraki toplu iş sözleşmesiyle sınırlı olmak üzere yapacakları yetki tespit başvuruları mülga 2822 sayılı Kanunun 12’nci maddesine göre Bakanlıkça yayımlanmış Temmuz 2009 istatistiklerine ve mülga 2822 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere göre sonuçlandırılır.” denilmiştir. Dava tarihinden sonra 10.01.2013 tarihinde hükme yeni bir cümle eklenmiştir. Söz konusu cümle ise, “Ancak, en son yayımlanan 2009 istatistiğinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi için başvuru hakkına sahip işçi sendikalarının 7.11.2012 tarihinde ve sonraki bu fıkraya göre yapacakları yetki tespit talepleri, 41 inci maddede yer alan işyeri veya işletme çoğunluğu şartlarına göre sonuçlandırılır.” şeklindedir.
Belirtilen hükümler uyarınca somut olayda yetki tespiti başvurusu tarihi 31.12.2012 tarihi olduğundan uyuşmazlık 6356 sayılı Kanun hükümlerine çözüme kavuşturulacaktır.
6356 sayılı Kanun’un “Yetki” başlıklı 41. maddesinde “Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde üçünün üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir. İşletme toplu iş sözleşmeleri için işyerleri bir bütün olarak dikkate alınır ve yüzde kırk çoğunluk buna göre hesaplanır. İşletmede birden çok sendikanın yüzde kırk veya fazla üyesinin olması durumunda başvuru tarihinde en çok üyeye sahip sendika toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir… Bakanlık, yetkili sendikanın belirlenmesinde ve istatistiklerin düzenlenmesinde kendisine gönderilen üyelik ve üyelikten çekilme bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerini esas alır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un “Yetki Tespiti İçin Başvuru” başlıklı 42. maddesinde, “Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir. Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir. İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir. Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz…” düzenlemesi yer almıştır.
Yine aynı Kanun’un “Yetki İtirazı” başlıklı 43. maddesine göre ise, “Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir. İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde üçünden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz. İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve karar temyiz edildiği takdirde Yargıtay tarafından on beş gün içinde kesin olarak karara bağlanır. 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde üçünü üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır. İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur” hükümleri yer almıştır.
Diğer taraftan 6356 sayılı Kanun’un 34. maddesinin 2. fıkrasında, “Bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesi ancak işletme düzeyinde yapılabilir.” denilirken 4. fıkrasında ise, “İşletme toplu iş sözleşmesi yapılacak işyerlerinin aranılan niteliğe sahip olup olmadıklarına ilişkin uyuşmazlıklar, işletme merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemede on beş gün içinde karara bağlanır. Kararın temyizi hâlinde Yargıtay on beş gün içinde kesin olarak karar verir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrasında, “Yeni bir toplu iş sözleşmesi için yetki süreci başlamış ise işkolu değişikliği tespiti bir sonraki dönem için geçerli olur. İşkolu tespit talebi ve buna ilişkin açılan davalar, yetki işlemlerinde ve yetki tespit davalarında bekletici neden sayılmaz.” düzenlemesi yer almıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6356 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrasında yer alan düzenlemenin yetki süreci devam ederken ortaya çıkan ve çözümü aynı maddenin 1. fıkrasında özel olarak düzenlenen işkolu tespit prosedürü ile mümkün olan işkolu uyuşmazlıklarıyla sınırlı olarak değerlendirilmesi gereklidir. Ancak gerek 6356 sayılı Kanun’da gerekse mülga 2822 sayılı Kanun’da işletme kapsamına ilişkin uyuşmazlıkların bekletici mesele yapılamayacağına dair yukarıdaki düzenlemeye benzer bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca işletme toplu iş sözleşmesi yapılmasına ilişkin kural kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeplerle işletme kapsamına ilişkin bir uyuşmazlık söz konusu ise, mahkemenin bu uyuşmazlığı çözmeye de yetkili olması halinde işletme olup olmadığı ile varsa kapsamına ilişkin uyuşmazlığın, mülga 2822 sayılı Kanun’un uygulandığı olaylarda söz konusu Kanun’un 3. maddesinin 3. fıkrası hükmüne göre, 6356 sayılı Kanun’un uygulandığı olaylarda ise anılan Kanunun 34. maddesinin 4. fıkrası hükmüne göre ön mesele olarak çözüme kavuşturulması gereklidir. Yetki uyuşmazlığını inceleyen mahkemenin işletme olup olmadığı ile varsa kapsamına ilişkin uyuşmazlığı çözmeye yetkili olmaması halinde ise yine aynı hükümlere göre bu problemin çözümü bekletici mesele yapılmalıdır.
Somut olayda, mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, Dairemizin 15.11.2013 tarihli ilâmıyla, davacının işletme iddiasının değerlendirilmesi ve bu amaçla davacının iddia ettiği yerlerde yapılan iş ya da işlerin belirlenerek, birbirleriyle olan ilgilerinin ortaya konulması ve bu suretle işletme niteliği ile kapsamı konusunda değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş ancak, sadece davacı tarafından sunulan belgeler dosya kapsamına dahil edilerek ve bilirkişilerce İstanbul işyerinde yerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ile sonuca gidilerek bozmanın gereği yerine getirilmemiştir.
İnceleme konusu davada, dosya içeriğinden, davacıya ait Antalya adresinde yer alan işyerinin “Petrol, kimya, lastik, plastik ve ilaç” işkolunda, İstanbul, İzmir ve Adana adreslerinde yer alan işyerlerinin “Ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar” işkolunda, Konya adresinde yer alan işyerinin ise “Taşımacılık” işkolunda yer aldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda izah edildiği üzere, işletme toplu iş sözleşmesi yapılabilmesi için gereken kanuni şart, aynı işverene ait ve aynı işkolunda bulunan birden çok işyerinin varlığıdır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, mahkemece, işletme niteliğinin tespiti yönünden davacıya ait işyerlerinde, yöntemince keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, farklı işkollarında yer alan birimlerde yapılan işin niteliği duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, bu anlamda olmak üzere büro ve taşımacılık hizmeti yaptığı anlaşılan işyerlerinde sadece fabrika işyerinde imal edilen ürünler ile ilgili faaliyet yürütülüp yürütülmediği tespit edilmeli, bu suretle davacıya ait farklı birimlerin işletme yahut tek bir işyeri oluşturup oluşturmadığı ortaya konulduktan sonra toplam işçi sayısı ve sendika üye sayısı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.