Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/20910 E. 2014/24610 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20910
KARAR NO : 2014/24610
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : İzmir 11. İş Mahkemesi
TARİHİ : 09/06/2014
NUMARASI : 2013/248-2014/358

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin mesul müdür olmamasına ve sözleşmede böyle bir yükümlülüğünün bulunmamasına rağmen mesul müdürlük işlerini yapmayı reddetmesi üzerine, iş sözleşmesinin feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, görevli mesul doktorun izinli olması nedeniyle işyerinde davacıdan başka bir hekim bulunmadığından davacıdan gerektiğinde vekalet etmesi istendiğini, ancak davacının bunu kabul etmemesi sonucunda işverenin zor durumda kaldığını, davacıya yapılan ikazlara rağmen bu görevi yapmamaya devam etmesi sebebiyle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi kapsamında geçerli nedenle fesh edildiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmelik uyarınca mesul müdürün çeşitli sebeplerle otuz günü geçmeyen kısa süreli merkezden ayrılması durumunda yerine bir başka tabibin vekalet edebileceğinin düzenlendiği, zorunlu vekalet durumunun sözkonusu olmadığını ayrıca taraflar arasında yapılan iş sözleşmesinde davacının gerektiğinde yükümlü olduğu görevden farklı olarak mesul müdür hekime vekalet edeceği, onun yapmakla sorumlu olduğu idari hizmetleri de yürüteceği yolunda bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle feshin geçersiz olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karâr, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, kanuni dayanak 4857 sayılı Kanun’un 18 ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi bakımından işçinin davranışlarından kaynaklanan sebepler, işçinin aynı Kanun’un 25/II. maddesinde öngörülen sebepler niteliğinde ve ağırlığında olmayan, işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen, sözleşmeye aykırı davranışlarıdır. İşçinin davranışı ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması halinde geçerli sebep olabilir. İşçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz. İşçinin geçerli bir feshe sebep olabilecek davranışları 4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinde öngörülen ve işverene derhal fesih yetkisi tanıyan haklı sebeplerden farklıdır. Yargılama sırasında bu sebeplerin ağırlıkları her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir. İşçinin iyiniyet ve ahlak kurallarına uymayan davranışı sonucunda iş ilişkisine devam etmek işveren açısından çekilmez hale gelmişse, diğer bir anlatımla güven temeli çökmüşse işverenin haklı sebeple derhal fesih hakkı doğar. Buna karşılık işçinin davranışı taraflar arasında bulunması gereken güven temelini çökertecek ağırlıkta bulunmamakla, iş ilişkisine devamı tam anlamıyla çekilmez hale getirmemekle birlikte, işin normal işleyişini bozuyorsa, işyerindeki uyumu olumsuz yönde etkiliyor ve işverenden bu sebeple iş ilişkisini yürütmesi normal olarak beklenemiyorsa 4857 sayılı Kanun’un 18/1. maddesi gereği geçerli fesih hakkı doğar.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Dosya içeriğinden davacının iş akdinin izinli olan mesul müdür hekimin yerine bir kısım idari işleri yapmaktan imtina ettiği gerekçesi ile 4857 sayılı Kanun’un 25. maddesi uyarınca feshedildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece mevzuatta ve iş sözleşmesinde davacının mesul müdüre vekalet edeceğine dair hüküm bulunmadığından yapılan feshin geçersiz olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de. mahkemenin kabulü dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Davacının çalıştığı diyaliz merkezinde izinli olan mesul müdür ve davacı dışında hekim çalışmadığı, kanundan kaynaklanan zorunluluk sebebiyle sağlık kuruluşunda yapılması gereken mesul müdürlük görevinin yalnızca hekimler tarafından ifa edilebildiği anlaşılmaktadır.
Davacı dışında mesul müdürlük yapabilecek kimsenin bulunmadığı işyerinde, yönetmelik ve iş sözleşmesinde vekalet görevinin olmadığı gerekçesiyle mesul müdürlük işlerinin yapılmamasının işyerindeki hizmetlerin aksamasına ve çalışma düzeninin bozulmasına sebep olacağı açıktır. Bu sebeple yukarıda açıklandığı üzere; davacının zorunluluk sebebiyle mesul müdür hekime ait işlemleri yapmaktan imtina etmesinin, iyiniyet kurallarına aykırılık sebebiyle fesih için geçerli sebep teşkil ettiğinin anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulü yönünde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen sebeplerle 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen sebeplerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 150,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.500,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alman temyiz harcının isteği halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 22.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.