Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/19519 E. 2014/24120 K. 16.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19519
KARAR NO : 2014/24120
KARAR TARİHİ : 16.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 10/04/2014
NUMARASI : 2013/1727-2014/459

DAVA : Taraflar arasındaki, kıdem, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.09.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat G.. S.. ile karşı taraf adına Avukat A.. G.. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, davalı şirkete ait yurtiçi ve yurtdışındaki şantiyelerde çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilerek Türkiye’ye gönderildiğini ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağı istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, öncelikle zamanaşımı savunmasında bulunarak, davacının müvekkili şirketin işçisi olmadığını, davacının yurtdışında çalıştığı şirketle müvekkili şirket arasında organik bağ bulunmadığını, ayrıca davacının hak ettiği ettiği alacaklarının dava dışı şirket tarafından ödendiğini, buna ilişkin ibranamenin düzenlendiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya dava konusu alacaklar ile ilgili ödeme yapılıp yapılmadığı ve davacının aralıklı önceki dönem çalışmalarının kıdem tazminatına esas sürenin tesbitinde nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesi uyarınca halen yürürlüğü devam eden 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14/2 maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında da işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınmalıdır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi hizmet birleştirmesi için gerekli bir şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Ancak, aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi halinde önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa, önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulaması bu doğrultudadır.
Somut olayda, davacının davalı işverene ait işyerlerinde aralıklarla çalıştığı dosya kapsamı itibariyle sabittir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının kıdem tazminatının ödendiği bir kısım çalışma döneminin tasfiye edildiği gerekçesiyle tazminata esas sürenin tesbitinde nazara alınmaması ve zamanaşımı def’i ileri sürülmekle önceki çalışma sonrasında, ara verilen dönemin on yılı aştığından önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanmaması yerindedir.
Diğer taraftan, davalı vekilince dosyaya yabancı dilde hazırlanmış ibranameler sunulmuş, ibranamelerin üzerinde yazılı miktarda kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin ödendiği savunulmuştur. Mahkemece, ibranamelerin yabancı dilde hazırlanmış olması sebebiyle davacı işçi tarafından içeriğinin anlaşılmasının mümkün olmadığından bahisle, anılan ibranameler nazara alınmamıştır. Bu kez davalı vekilince, temyiz dilekçesi ekinde, ibranamelerde yazılı meblağların ödendiği iddiasıyla, yine yabancı dilde hazırlanmış imzalı makbuzlar sunulmuştur. Söz konusu belgeler, yabancı dilde hazırlanmış olmakla birlikte, belge içeriklerinde rakamlar yer almaktadır.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, davacı asil isticvap olunmuş, davacı asil söz konusu belgelerin altındaki imzaların kendisine ait olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, davacı, 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddelerinde belirtilen esaslı hataya düştüğü, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaştığı hallerini de ispat edememiştir. Kaldı ki, irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Kanun’un 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Anılan sebeplerle, yargılama aşamasında sunulan ve ayrıca ilk defa temyiz dilekçesi ekinde sunulmuş olmakla birlikte ödeme define dair olması sebebiyle nazara alınması gerekli belgelerde, belirtili rakamlarda kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağı ödendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalı, kanuni faizi ile birlikte hesaplanan tazminat ve alacaklardan mahsup edilmelidir. Mahkemece, bilirkişiden yukarıda belirtilen esaslar dahilinde denetime elverişli ek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile ilk karar gibi karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.