Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/18745 E. 2014/23477 K. 10.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18745
KARAR NO : 2014/23477
KARAR TARİHİ : 10.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/12/2012
NUMARASI : 2011/706-2012/868

Hüküm süresi içinde taraflar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının davalı Belediyemde itfaiye işçisi olarak çalışmakta iken davalı ile davacının üyesi olduğu Belediye-İş Sendikası arasında bağıtlanmış olan toplu iş sözleşmelerinin 47/A maddesi gereğince kendilerine her ay için yirmibir saatlik fazla mesai ödendiğini, yirmibir saati aşan fazla mesai kısmının ise ödenmediğini, davacının davalı Belediyeden emekli olduğunu, bu konuda çok sayıda emsal Yargıtay kararının olduğunu iddia ederek fazla çalışma ücreti alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının fazla mesai ücreti alacağının bulunmadığını, tam aksine davacıya fazladan fazla mesai ücreti ödendiğini ve davacının davalı Belediye’ye borçlu olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi işyerlerinde toplu iş sözleşmesinin 47/A-a hükmüne göre itfaiye işçisinin yirmidört saat çalışıp kırksekiz saat dinlendiğini, çalıştığı günlerde itfaiye işçisine altı saatte bir saat ara dinlenmesinin verildiğini, daha önce açılan ve karara çıkmış olan emsal davalarda raporda Mahkemenin aksi kanaatte olması ihtimali de dikkate alınarak yapılan fazla mesai hesaplamasını kabul etmenin mümkün olmadığını, çünkü hesaplamanın tamamen varsayımlara dayandığını, itfaiye müdürlüğü günlük programı incelendiğinde de davacının ödenmemiş fazla mesai alacağı olmadığının anlaşılacağını, emsal bilirkişi hesabında fiilen uygulanan ve resmi belgelerle tespit edilmiş olan program ve toplu iş sözleşmesinin 47. maddesinin açık hükmüne aykırı olarak farazi bir hesaplama yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının ödenmemiş fazla çalışma ücretleri alacağı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Davalı temyizi yönünden;
Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.
Dosya içeriğine göre hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar karar tarihi itibari ile 1.690,00 TL kesinlik sınırı kapsamında kaldığından davalı vekilinin temyiz isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427, 432. maddeleri uyarınca REDDİNE,
2-Davacı temyizi yönünden;
a-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
b-Davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlık davacının talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliğini” ortadan kaldırır. Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden gözönünde tutulamaz.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin 8. fıkrası uyarınca ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.
Somut olayda, davalı vekili tarafından gerek dava dilekçesine gerekse cevap dilekçesine karşı süresi içinde zamanaşımı savunması ileri sürülmüştür. Islaha karşı ileri sürülen zamanaşımı savunması üzerine davacı vekili tarafından zamanaşımına uğrayan ve uğramayan alacaklar hesaplanarak mahkemeye sunulmuştur.
Mahkeme tarafından dava edilen alacak tutarı ve ıslah edilen alacak tutarı ile dava ve ıslaha karşı zamanaşımı savunması dikkate alınarak, gerekirse bu konuda bilirkişiden ek rapor alınıp fazla çalışma ücretlerine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 10.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.