Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/18013 E. 2014/24899 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18013
KARAR NO : 2014/24899
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/02/2012
NUMARASI : 2010/271-2012/198

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı idare bünyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi kurum hekimi olarak görev yaptığını, 15.05.2005 tarihinde işyeri hekimliği sözleşmesi imzaladığını, işyeri hekimi olarak çalışmakta iken 31.10.2008 tarihinden itibaren sözleşmenin iptalinin tebliğ edildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı ödenmediğini, işyeri hekimi olarak çalışmış olduğu halde ödenmeyen 24 günlük ücret alacağı bulunduğunu iddia ederek işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 81. maddesine eklenen bir fıkra ile işyeri hekimliği görevinin asli görev kapsamına alındığını, Sayıştayca bu konuda bir değerlendirme yapıldığını, bunun sonucunda da işyeri hekimliği sözleşmesinin iptal edildiğini, davacının memur olarak maaşını aldığını belirterek davanın reddini savunmuş ayrıca görevsizlik itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, davaya bakmakla idari yargının görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin ve işyeri hekimliğinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda adli yargının görevi noktasında toplanmaktadır.
İşyeri Hekimliği 4857 sayılı Kanun’un 81 inci maddesinde düzenlenmiştir. İşyeri hekimleri, Sosyal Güvenlik Kurumunca üstlenilmiş olan tedavi hizmetleri dışında kalan koruyucu sağlık hizmetleri ile iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, ilk yardım ve acil tedavi hizmetlerini yürütürler.
İşyeri hekimleri İş Kanununa tabi işçi olarak istihdam edilmekte olup uygulamada genellikle kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırma yoluna gidilmektedir. Çalışma koşulları ve ücret taraflarca serbestçe belirlenebilir. İşyeri hekimi çalıştırma zorunluluğunun doğması için işyerinde sürekli olarak elli veya daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşveren, çalışan işçi sayısı ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdür.
4857 İş Kanun’un 5763 sayılı Kanun’la değişik 81 inci maddesinin ikinci fıkrasında, işverenin bu yükümlülüğünün hizmet alımı yoluyla da yerine getirilebileceği hükme bağlanmıştır. Tüm bu şartlar değerlendirildiğinde aradaki sözleşmenin niteliği ve uuşmazlık halinde ilgili görev alanı konusu önem kazanır.
Mahkemelerin görevlerini belirleyen usul hukuku kuralları kamu düzenine ilişkindir. Görev itirazı yargılamanın her aşamasında, usul hukukuna ilişkin hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın taraflarca ileri sürülebileceği gibi, davayı gören mahkeme de, bu yönde bir itiraz olmasa da, görevli olup olmadığını kendiliğinden değerlendirmekle yükümlüdür.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na göre, bir uyuşmazlığın iş mahkemesinde görülebilmesi için işçi sayılan kişilerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya 4857 sayılı Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlığın bulunması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde yapılmış olan atıf sonucu, iş mahkemesinin görev kapsamını belirleyen 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince, 4857 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrası ile 4. maddesinde belirtilen istisnalar dışında kalan bütün işyerlerinde; işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere, 4857 sayılı Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda, işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya 4857 sayılı Kanun’a dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi iş mahkemeleri yani yargı yolu olarak ise adli yargı görevlidir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafında (işveren) ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir. İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır.
Somut olayda, davacı hekim ile davalı şirket arasında düzenlenen Sağlık Hizmeti Alım Sözleşmesi başlıklı ve 15.05.2005 tarihli sözleşmede içerdiği diğer hükümlerle birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iş sözleşmesinin ücret, iş görme ve bağımlılık unsurlarını içerdiği ve taraflar arasında bu sözleşmeye dayanan hukuki ilişkinin iş sözleşmesine dayandığı anlaşılmaktadır. Gerek tanık anlatımları gerekse yazılı sözleşme birlikte değerlendirildiğinde hizmet sözleşmesinin zaman bağımlılık ve ücret unsurlarının oluştuğu ortadadır. Davacının aynı zamanda devlet mumuru olması başka yerlerde de iş yeri hekimi olarak çalışması taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine dayanmadığının kabulünü gerektirmez. Mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı kanundan kaynaklanan hizmet akdi olduğu gözetilmeden davanın reddine dair verilen karar hatalıdır. Mahkemece bu yön gözetilmeden işyeri hekimliği sözleşmesinin kurum tarafında iptali yoluna gidilmesi gerekçe göstererek yazılı şekilde idari yargı yolunun görevli bulunarak görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istak halinde ilgiliye iadesine, 22.09.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.