Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/17209 E. 2015/30216 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17209
KARAR NO : 2015/30216
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

MAHKEMESİ : Ankara 11. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2014
NUMARASI : 2011/836-2014/278

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Yılmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini, 2011 Şubat ve Mart aylarına ait ücretlerinin ödenmediği gerekçesiyle haklı sebeple feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ücret, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-İş sözleşmesinin, davacı tarafından haklı olarak feshedilip feshedilmediği ve bu suretle işçinin kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32/4. maddesinde ücretin en geç ayda bir ödeneceği, işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş ve bunun toplu bir nitelik kazanması durumunda dahi, kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı sebebe dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da tanınmıştır.
Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin kanun ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un 24/II-e bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, primi, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir.
Dosya içeriğinden, davacının iş sözleşmesini, fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücretleri ile şubat ve mart ayı ücretlerinin ödenmemesi, ayrıca ücretlerinin geç ve düzensiz ödenmesi sebebiyle haklı sebeple feshettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde, ücretin ödeme günü ilgili ayın yirminci günü olarak kararlaştırılmış, ayrıca mücbir sebep olmadıkça her ayın ücretinin ödeme gününden itibaren en geç yirmi gün içinde ödeneceği belirtilmiştir.
Somut olayda, davacının ücret ödemelerinin genel olarak ödeme günü üzerinden yirmi gün geçince yapıldığı, 2011 Şubat ve Mart aylarına ait ücretlerinin ise fesih tarihi olan 15.03.2011 tarihi itibariyle ödenmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının ücretlerinin genel olarak ayın yirminci gününden yirmi gün sonra ödendiği, bu durum işçi aleyhine olsa da işçi tarafından kabul edilerek işyeri uygulaması haline geldiği, fesih tarihi itibariyle ödeme günü gelmiş ücret alacağı olmadığı ve fazla mesai ile genel tatil alacağı bulunmadığı belirtilerek feshin haklı olduğu gerekçesiyle kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ise de, karar dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
İş sözleşmesinde belirtilen her ayın yirminci gününden sonraki yirmi gün içinde ücretin ödenmesine dair hüküm 4857 sayılı Kanun’un 34. maddesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Davacı işçi aleyhine olan bu hükmün yukarıda da değinildiği üzere işçinin emeğinin karşılığı olan ve işveren için en temel borç olan ücretin geç ödenmesine işçinin katlanma yükümlülüğü bulunmadığı gibi, bu hususun işyeri uygulaması haline geldiği de kabul edilemez. Bu itibarla, iş sözleşmesinin davacı tarafından feshi haklı sebebe dayandığından kıdem tazminatı isteminin kabulü gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.
3-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Dosya içeriğinde bulunan imzalı ücret bordrolarından, davacıya her ay fazla mesai ve genel tatil ücreti alacaklarının ödendiği anlaşılmakta ise de, 2011 Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait bordrolar imzasızdır. Bu cümleden olarak, belirtilen aylar yönünden fazla mesai ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının dosyadaki deliller doğrultusunda değerlendirilmesi ve diğer taraftan bu aylar yönünden bankaya yatan miktarların da mahsubu gerekmektedir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 05.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.