Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/17000 E. 2014/24159 K. 16.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17000
KARAR NO : 2014/24159
KARAR TARİHİ : 16.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 18. İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2014
NUMARASI : 2013/127-2014/353

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davalılar arasında muvazaa olduğunu, müvekkilinin Y.. A.. işçisi olduğunu, müvekkilinin sendika üyesi olması sebebiyle iş sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, bir yıllık ücret tutarında sendikal tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.
Davalı Yurtiçi Kargo vekili, davacı işçinin acenta işçisi olduğunu, bu sebeple kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Gültekin Korkmaz vekili, davacının personel fazlalığı sebebiyle iş sözleşmesinin feshedildiğini, işyerinde otuzdan az işçi çalıştığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalılar arasında imzalanan acenta sözleşmesinin muvazaalı olduğunun ispat edilemediği, davalı işyerinde fesih tarihi itibariyle otuz işçi çalışmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
Taraflar arasında temel uyuşmazlık asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bunun işçilik haklarına etkileri noktasında toplanmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasında acente “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre acentelik sözleşmesinin konusu da bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisine haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır. Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır.
Geçerli bir acentelik sözleşmesinde acente, faaliyetini tek başına sürdürebileceği gibi işçi çalıştırmak suretiyle de yerine getirebilir. İşçi çalıştırması durumunda acentenin diğer işverenlerden herhangi bir farkı olmaz. Başka bir anlatımla bir işveren olarak acente, çalıştıracağı işçiler ile iş sözleşmesi imzalamak ve içeriğini belirlemek, işçinin üstlenmiş olduğu iş görme borcunu nerede, nasıl ve hangi çerçevede yerine getireceği konularında yönetim hakkına dayalı olarak işçiye talimat vermek, iş sözleşmesini sona erdirmek gibi işverene ait yetkileri kullanma hakkına sahiptir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur.
Somut olayda, davalı G.. K.. ile davalı Y.. Kargo arasında imzalanan “Acentelik Sözleşmesi”nin yukarıda belirtilen anlamda geçerli bir acentelık sözleşmesi olmadığı açıktır. Acente olduğu belirtilen davalı G.. K..’ın müşterilerini kendisinin belirleyememesi, kendi adına antetli kağıt kullanamaması gibi bağımsız bir tacirde bulunması gereken yetkilere sahip olmaması ve teslim alınan kargoya konu malların alıcılarına ulaştırılması gibi müşterilerle sözleşme yapma veya aracılık etmenin ötesinde bir iş üstlenmesi dikkate alındığında, somut olayda, 6102 sayılı Kanun’un anılan hükmünde belirtilen acente tanımı kapsamına giren bir ilişki bulunmamaktadır.
4857 sayılı Kanun’da belirtilen “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsuru mevcut olmadığından geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi de bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına göre, davalı Yurtiçi Kargo ile davalı G.. K.. arasında imzalanan acente sözleşmesinin yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde muvazaalı olduğu ve davacının Y.. Kargo çalışanı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece işin esasına girilerek deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken otuz işçiden az çalışan olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.