Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/16992 E. 2014/23101 K. 08.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16992
KARAR NO : 2014/23101
KARAR TARİHİ : 08.09.2014

MAHKEMESİ : Bursa 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/07/2013
NUMARASI : 2012/720-2013/267

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin belirli süreli iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, davalıdan kıdem ve ihbar tazminatı ile eksik ödenmiş ücret alacaklarını ödetilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, sözleşmenin davacının hastalığı nedeniyle kendi isteğiyle işyerinden ayrıldığı ve bütün alacakları ödenmek suretiyle sonlandırıldığını beyanla davanın reddini istemiş, ayrıca görevsizlik itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, davaya bakmakla Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararı süresi içinde davacı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. Mahkemelerin görevlerini belirleyen usul hukuku kuralları kamu düzenine ilişkindir. Görev itirazı yargılamanın her aşamasında, usul hukukuna ilişkin hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın taraflarca ileri sürülebileceği gibi, davayı gören mahkeme de, bu yönde bir itiraz olmasa da, görevli olup olmadığını kendiliğinden değerlendirmekle yükümlüdür.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na göre, bir uyuşmazlığın iş mahkemesinde görülebilmesi için işçi sayılan kişilerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya 4857 sayılı Kanun’a dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlığın bulunması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde yapılmış olan atıf sonucu, iş mahkemesinin görev kapsamını belirleyen 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince, 4857 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrası ile 4. maddesinde belirtilen istisnalar dışında kalan bütün işyerlerinde; işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere, 4857 sayılı Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda, işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya 4857 sayılı Kanun’a dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi iş mahkemelerinin görevidir.
4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafında (işveren) ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir. İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır.
Somut olayda, davacı hekim ile davalı şirket arasında düzenlenen 14.11.2006 tarihli sözleşmede davacının çalışmasını davalı şirketin işlettiği hastaneye hasredeceğini ve çalışması karşılığı ücretinin aylık olarak belirlendiği, sözleşmede kararlaştırılan ücretin hastanede yapacağı işin karşılığı olduğunun belirtildiği görülmektedir. Söz konusu sözleşme, içerdiği diğer hükümlerle birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iş sözleşmesinin ücret, iş görme ve bağımlılık unsurlarını içerdiği ve taraflar arasında bu sözleşmeye dayanan hukuki ilişkinin iş sözleşmesine dayandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında iş ilişkisinin bütün unsurları mevcut olup yapılan işin niteliği, izinlerin kullanılma şekli hep birlikte değerlendirildiğinde görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla mahkemece yanılgılı değerlendirmeyle görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek olması halinde ilgiliye iadesine, 08.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.