Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/16824 E. 2015/30495 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16824
KARAR NO : 2015/30495
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : Ağrı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/04/2014
NUMARASI : 2013/158-2014/178

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı ve izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı nezdinde 15.11.1998-10.02.2012 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işverence haklı sebep olmaksızın feshedildiğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, hafta tatili, geçici görev yolluğu, genel tatil, yıllık ücretli izin ücretleri ile müvekkiline haksız olarak ödettirilen araç bakım masrafları ve noter ücretinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacaklarının kabulüne, fazla mesai, hafta tatili, geçici görev yolluğu, genel tatil, araç bakım masrafları ve noter ücreti alacaklarının reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Uyuşmazlık iş sözleşmesinin işveren tarafından feshinin, haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. Bendinin (b) alt bendinde işçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması (d) alt bendinde, işçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere kanundaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkanı tanımaktadır. Kanuna göre sataşma, sadakat borcuna aykırılığın özel bir hali olarak kabul edilmektedir. Sataşma söz veya fiili tecavüz anlamına gelen bir harekettir.
Ceza ve hukuk mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve maddi olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü hukuk hakimini, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Her mahkumiyet kararı o eylemin hukuka aykırılığını tespit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Ceza hakiminin saptadığı maddi olaylar ve özellikle fiilin hukuka aykırılığı ve işlenmiş olup olmadığı hukuk hakimini tamamen bağlayıcıdır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nu 53. maddesine ve yerleşik Yargıtay uygulanmasına göre, hukuk hakimi; sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayalı beraat kararı ile ve o eylemin hukuka aykırılığını ve failiyle belirlenen mahkumiyet kararının bu yönleri ile bağlıdır. Ancak hukuk hakimi; gerek ceza hakiminin belirlediği kusur oranı ile gerekse delil yetersizliğine davalı beraat kararı ile bağlı değildir.
Somut olayda davalı işverence, davacının iş sözleşmesinin, ödevli bulunduğu görevi kendine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar ettiği, işveren ve işverenin başka bir çalışanına sataştığı, işveren hakkında haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunduğundan bahisle haklı nedenle feshedildiğinin savunulduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı işçi hakkında feshe konu eylemleri nedeniyle hakaret ve tehdit suçlarına ilişkin olarak görülen ceza yargılamasında beraatına karar verildiğinin tespit edildiği, mahkemece bilirkişi raporuna atfen davalı işverenin haklı feshi ispat edemediği kabulü ile davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Davacı işçinin sanığı olduğu Ağrı 2. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/431 esaslı ceza dosyasında davalı işveren vekiline yönelik “Sen bunlara zorla tutanak tutturuyorsun, psikolojik baskı yapıyorsun, yalan söylüyorsun tüm yazdırdıkların iftira hiç biri gerçek değil. Ben de boş durmayacağım bilesiniz. Bu burada kalmaz” demek suretiyle tehdit ve hakarette bulunduğunun iddia edildiği yapılan yargılamada hakaret suçu yönünden atılı suçun davalı işçi tarafından işlendiğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, tehdit suçu yönünden atılı suçun unsurlarının oluşmadığından beraat kararı verildiği davacı işçinin yargılandığı hakaret ve tehdit suçlarına ilişkin Ceza Mahkemesinin bu şekildeki kararının hukuk hakimini bağlamayacağı, zira Ceza Mahkemesince, davacının müsnet suçu işlemediğine dair kesin bir tespit bulunmadığı anlaşılmış olup dosya bilgi ve belgelerden davacı işçinin eyleminin doğruluk ve bağlılıkla bağdaşmadığı ve işverence yapılan feshin haklı olduğu anlaşılmakla davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı istemlerinin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-İş sözleşmesinin devri işyeri devrinden farklı olarak İş Kanunlarında açıkça düzenlenmemiştir.
İş sözleşmesinin devri, işçi, işveren ve iş sözleşmesini devralan işveren arasında gerçekleşen, işçinin bundan sonra devralan işverene hizmet vermesini öngören ve geçici iş ilişkisi kapsamında olmayan üçlü ilişkiyi ifade eder. İş sözleşmesinin devrinde, işçinin, devreden işverenle olan iş sözleşmesinden veya işyeri uygulamasından doğan hakları ve borçları devralan işverene geçer. .
Somut olayda davacı işçi, davalı H.. B.. işyerinde 15.11.1998-14.02.2012 tarihleri arası çalıştığını iddia ettiği, davalı işveren ise davacının 01.01.2007-14.02.2012 tarihleri arası çalıştığını savunduğu, karara esas teşkil eden bilirkişi raporunda davacının sigortalı hizmet dökümünden 15.11.1998-31.01.2006 tarihleri arası primlerin, dava dışı Hamur Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından, 01.01.2006-31.01.2012 tarihleri arası primlerin davalı H.. B..ndan yatırıldığı, davacının ara vermeksizin davalı işyerinde çalışmaya devam ettiği, her iki işyerinin Hamur Kaymakamlığında olduğu, dava dışı Birlik ve davalı Vakıf Başkanının ilçe kaymakamı olduğu, davacının Köylere Hizmet Götürme Birliğindeki iş sözleşmesi feshedilmeksizin ve ara vermeksizin davalı Vakıfta çalışmaya devam etmesinin iş sözleşmesinin devri niteliğinde olduğu değerlendirilerek davacının hizmet süresi her iki işyerinde gecen çalışması birleştirilmek suretiyle 15.11.1998-14.02.2012 tarihleri arasında çalıştığı kabulüne göre tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacı işçinin dava dışı Hamur Köylere Hizmet Götürme Birliği nezdinde çalıştığı bildirilen dönemin nasıl sona erdiği hususu araştırılmaksızın, taraflar arasında iş sözleşmesi devri yapıldığı kabulüne göre tespit edilen hizmet süresi üzerinden yıllık ücretli izin hesaplanması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.