Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/12653 E. 2014/13469 K. 20.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12653
KARAR NO : 2014/13469
KARAR TARİHİ : 20.05.2014

MAHKEMESİ : Ankara 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 16/12/2013
NUMARASI : 2009/522-2013/1588

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı şirket vekili, davalılardan Z.. H.. nin 2000 yılından 07.01.2008 tarihine kadar şirket bünyesinde iş sözleşmesi ile çalıştığını, davalının sözleşmesinin 12 ve 13. maddelerindeki düzenlemeye aykırı olarak iş sözleşmesi sona ermeden bir yıl kadar öncesinde davacı şirket ile aynı faaliyet konusuna sahip diğer davalı şirketi kurduğunu belirterek rekabet yasağına aykırılıktan kaynaklanan maddi manevi tazminat ve cezai şart talebinin hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalılar vekili, davalı şirket açısından görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, rekabet yasağına aykırı davranış sebebi ile açılan tazminat davasının Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararı süresi içinde davacı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
Talebe konu dönemde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun Hizmet Akdi’ni açıklayan 10.Bab’ının içinde, “Rekabet Memnuiyeti” başlığı altında 348 ve devamı maddeleri bu yükümlülüğe ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
818 sayılı Kanun’un 348.maddesinde :
“İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet sözleşmesinde her iki taraf, sözleşmenin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler.
Rekabet memnuiyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caizdir.
İşçi, sözleşmenin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuiyetine dair olan şart batıldır.”hükmünü içermektedir.
Madde metninde de açıkça “…sözleşmenin hitamından sonra…” sözcükleriyle ifade edildiği üzere 818 sayılı Kanun’un 348. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı, hizmet sözleşmesi son bulduktan sonra geçecek döneme ilişkindir.
Hizmet sözleşmesi devam ederken, haksız rekabet hususunda bu hüküm değil; hizmet akdi hükümleri ve haksız rekabete ilişkin genel hükümler uygulanır.
Diğer taraftan, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4.maddesinde;
“…Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın:…(3.) Borçlar Kanunu’nun, …rekabet memnuiyetine dair 348 ve 352,…maddelerinde;…tanzim olunan hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesinde, işçi sayılan kimselerle (Kanunun değiştirilen 2’nci maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında “iş akdinden doğan” veya “iş kanuna dayanan” her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde çözümleneceği açıklanmıştır.
İşçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira, söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet, sadakat borcuna aykırılık oluşturur. İşçinin İş Kanunu’nun 25./II. b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu halde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır.
Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş sözleşmesinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş sözleşmesine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır.
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar.
Somut olayda, davacı şirket vekili davalılardan Z.. H.. nin 2000 yılından 07.01.2008 tarihine kadar şirket bünyesinde iş sözleşmesi ile çalıştığını, davalının, iş sözleşmesinin 12 ve 13. maddelerindeki düzenlemeye aykırı olarak ve sözleşme sona ermeden önce 07.02.2007 tarihinde, davacı şirket ile aynı faaliyet konusuna sahip diğer davalı şirketi kurduğunu belirterek rekabet yasağına aykırılıktan kaynaklanan maddi, manevi tazminat ve cezai şart talebinde bulunmuştur. Mahkemece rekabet yasağına aykırı davranış sebebi ile açılan tazminat davalarının Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir. İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi nedeni ile istenen tazminatlarla ilgili davaya bakma görevinin Ticaret mahkemesinde olduğuna ilişkin, mahkemece yapılan tespitte, 818 sayılı Kanun’un 348. ve TTK.nun 4/1-3. maddelerinin açık hükmü karşısında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak iş sözleşmesinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakma görevi İş Mahkemesine aittir. Bu nedenle anılan dönem için istenen tazminatlarla ile ilgili görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Hükmün yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 20.05.2014 günü oybirliği ile karar verildi.