Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/11164 E. 2014/18973 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11164
KARAR NO : 2014/18973
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : Adana 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 23/11/2012
NUMARASI : 2010/922-2012/802

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, zorla iradesi fesada uğratılarak 13.08.2010 tarihli istifa yazısı alındığını, sigorta kayıtlarında 12.08.2010 tarihinde sigorta çıkışının yapıldığını, istifa etmesinden sonra bir süre daha çalıştırıldığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili, ücret, prim, giyim yardımı, yakacak yardımı ve gıda yardımı alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının işyerinde mağaza bölüm sorumlusu olarak çalışmakta iken usulsüz işlemlerinin öğrenilmesi üzerine haklı fesih hakkı doğmuş bulunmasına rağmen, iş sözleşmesi feshedilmeyerek uyarıldığını, uyarı yazısı üzerine davacının istifa ile iş sözleşmesini kendisinin sonlandırdığını, haklı fesih hakkı doğmuş bulunan müvekkilinin bu hakkı kullanmak yerine işçinin iradesini fesada uğratarak istifa ettirmesinin olağandışı olduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş sözleşmesinin istifa yoluyla sona erdiği kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki iş ilişkisinin istifa suretiyle sona erip ermediği uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından 12.08.2010 tarihinde haksız ve bildirimsiz olarak fesih edildiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf her ne kadar işçinin istifaen ayrıldığını savunmuş ise de istifa dilekçesinin 13.08.2010 tarihli olduğu, işveren tarafından işçinin çıkış bildiriminin 12.08.2010 tarihinde yapıldığı, tanık beyanları da gözetilerek istifa dilekçesinin işçinin gerçek iradesini yansıtmadığından ve benzer durumdaki başka çalışan ile ilgili temyiz incelemesinden geçen dosya içeriğine (Y.7.HD.2013/15653 esas, 2014/447 karar sayılı ilamı) göre istifa dilekçesine itibar edilmeyeceği anlaşılmaktadır.Buna göre davacının kıdem ve ihbar tazminatı istekleri hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda; dosya içerisinde bulunan seyir defterlerinde davalı işyeri çalışanlarının yaptıkları fazla mesailerin ve tarihlerinin belirtildiği, söz konusu belgelerin mağaza yöneticisi, sendika temsilcisi ve operatör onayına sunulduğu, bir kısmının sendika temsilcisi tarafından da imzalandığı, ayrıca dosyada mevcut davacıya ait ancak davacının imzası bulunmayan ücret bordrolarında davacıya fazla mesai ücreti tahakkuk ettirildiği görülmektedir. Mahkemece seyir defterlerinde görülen fazla mesailerin bordroda karşılıklarının bulunup bulunmadığı ve ücret bordrolarının imzasız olması nedeniyle davacının ücretlerinin ödendiği banka kayıtları getirtilmek suretiyle ücret bordroları ve seyir defterlerine uygun olarak banka kanalıyla ödeme yapılıp yapılmadığı belirlenmelidir. Seyir defterinde görülen ve karşılığı ödenmeyen alacak var ise tespit edilmeli, ancak işyeri kayıtlarına dayanması nedeniyle hakkaniyet indirimi yapılmamalıdır. Seyir defterlerine uygun tahakkuk ve ödeme yapıldığı takdirde ilgili dönem dışlanmalıdır. Seyir defterinde ve ücret bordrolarında tahakkuk olmayan dönemler için tanık beyanları dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır. Tanık beyanları dikkate alınarak yapılacak fazla mesai alacaklarına Mahkemece hakkaniyet indirimi yapılmalıdır. Mahkemece davacının fazla mesai ücreti olup olmadığı konusunda yukarıda belirtilen hususlarda ek rapor alınarak karar verilmesi için Mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
3-Davacı, dava dilekçesinde yılda bir kez yakacak yardımı ödemesi yapıldığını, tahakkuk etmiş yakacak yardımı alacağı olduğunu beyan ederek yakacak yardımı talep etmiştir. Dosyada bulunan davacıya ait ücret bordrolarında her yıl Haziran ayında bir defaya mahsus yakacak yardımı tahakkuku yapıldığı, 2010 yılı yakacak yardımının da 2010 yılı Haziran ayında 396,68 TL olarak tahakkuk ettirildiği görülmekte olup Mahkemece davacının banka kayıtları getirtilerek ilgili bordroya uygun banka ödemesi olup olmadığı belirlenmeden kıstelyevm hesaplamaya göre belirlenen yakacak yardımının hüküm altına alınması hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.