Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/9595 E. 2014/10109 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9595
KARAR NO : 2014/10109
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

MAHKEMESİ : Denizli 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/02/2013
NUMARASI : 2009/274-2013/96

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin davalı apartmanda 01.10.1997-30.04.2009 tarihleri arasında kesintisiz şekilde kapıcı-kaloriferci-bahçıvan olarak çalıştığını, davalının emekliliğe hak kazandığından bahisle 31.07.2008 tarihinden itibaren kuruma prim ödemeyi kestiğini, davalının bu tarihten sonra doğalgaza geçilmesini de bahane ederek yalnızca kıdem tazminatını ödeyip, çalışmasına devam etmesini, sair alacaklarının ise bilahare hesaplanarak ödeneceğini belirttiğini, anılan tarihten sonra davacının aynı şekilde çalışmasına devam etmesine rağmen ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, bakiye ücret alacağı, fazla mesai ücreti, hafta tatili, yıllık izin ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir
Davalı işveren, iş sözleşmesinin emeklilik sebebiyle feshedildiğini ve ücretlerinin ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edilikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Somut olayda mahkemece, davanın kısa kararında davacı lehine brüt 447,61 TL ulusal bayram-genel tatil ücreti alacağına karar verilmiş ise de gerekçeli kararda, sözkonusu alacağa ilişkin 02.01.2013 tarihli hesap raporunun hükme esas alındığı belirtildiği, anılan rapora göre davacının ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının 655,81 TL olarak hesaplandığı belirlenmiştir.
Bu durumda, kararın açıklanan gerekçesi ile kurulan hüküm sonucu arasında çelişki bulunduğu belirgindir.
Hal böyle olunca, mahkemece 6100 sayılı Kanun’un 297. ve 298. maddelerinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Karar bu sebeple bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 28.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.