Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/8900 E. 2014/8162 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8900
KARAR NO : 2014/8162
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/11/2012
NUMARASI : 2011/627-2012/843

DAVA : Taraflar arasındaki, fazla mesai ve genel tatil ücret alacakları ile yüzde beş fazlalarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatınca duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15.04.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat Ö. K. geldi. Karşı taraf adına Avukat S. G. geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak fesih edildiğini ileri sürerek, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları ile anılan alacakların yüzde beş fazlalığını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraflar avukatları temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasında dava konusu alacakların zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesine göre, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı kanunun 316. ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak, 6100 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde 319. madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def’i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def’i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2. ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Kanun’un 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı def’i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı Kanun yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def’i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Kanun’un uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla, 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz.
Somut olayda, ıslah dilekçesinin davalı vekiline tebliğ edildiğine dair belge dosya içeriğinde bulunmamakta olup, davalı taraf ıslah dilekçesinin 05.11.2012 tarihinde tebliğ edildiğini belirtmiştir. Davalı vekili, 14.11.2012 tarihli dilekçesi ile ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Bu durumda, mahkemece, davalı tarafın ıslah dilekçesine karşı yaptığı zamanaşımı def’inin değerlendirilmemesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Öte yandan davacı, ıslah dilekçesi ile birlikte toplam 122.893,41 TL fazla çalışma ücreti yüzde beş fazlalılığı istemesine rağmen, mahkemece 140.449,61 TL fazla mesai ücreti yüzde beş fazla alacağına hükmedilmiş; genel tatil ücreti yüzde beş fazlalılığı için dava dilekçesinde 20.000,00 TL istenmesine ve ıslah ile bu alacak kalemi için arttırım yapıldığı halde, 21.486,28 TL genel tatil ücreti yüzde beş fazla alacağına hükmedilmiştir. Ayrıca, hem dava dilekçesinde, hem de ıslah dilekçesinde tüm alacaklar için kanuni faiz istenmesine rağmen, mahkemece, fazla mesai ücreti ve genel tatil ücreti alacakları için en yüksek banka mevudat faizine hükmedilmiştir. Bu durumda mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde öngörülen talep ile bağlılık ilkesine de aykırı biçimde karar verilmesi de isabetsizdir.
Sonuç : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya, davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.