Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/8170 E. 2014/8156 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8170
KARAR NO : 2014/8156
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

MAHKEMESİ : İzmir 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/03/2013
NUMARASI : 2012/338-2013/123

DAVA : Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, ulusal bayram genel tatili, fazla mesai, hafta tatili ve yıllık izin ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15.04.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat A. Ç. geldi. Karşı taraf adına Avukat T. D. geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları stemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında ücret alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’ndan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nda ücret alacaklarıyla ilgi olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı Kanun’un 32/8. maddesinde işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak, bu kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklarının, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 126/1. maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabi olacağı tartışmasız öğreti ve uygulama tarafından kabul edilmiştir. Fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları da geniş anlamda ücret alacağı niteliğinde olup, beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesine göre, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı kanunun 316. ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak, 6100 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde 319. madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def’i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def’i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2. ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Kanun’un 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı def’i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı Kanun yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def’i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Kanun’un uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla, 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz.
Somut olayda, 25.02.2013 tarihli ıslah dilekçesi davalı tarafa 26.02.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde davalı vekilinin 07.03.2013 tarihinde verdiği dilekçede, ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunulduğu gibi, aynı dilekçede, cevap dilekçesini ıslah ederek, zamanaşımı def’inde bulundukları da belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı tarafın zamanaşımı def’inin değerlendirilmemesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Öte yandan, davacının sigortalı hizmet cetvelinin incelenmesinden, 09.05.2002 tarihinde davalıya ait işyerinden çıkış yaptığı ve 02.01.2004 tarihinde tekrar giriş yaptığı görülmektedir. Davalı taraf, çıkış-giriş yapılan dönemde davacının askerlik yaptığını savunmuştur. Dosya içeriğinde, davacının askerlik ile ilgili belgeleri bulunmamaktadır. Bu durumda, 1982 doğumlu olan davacıya ait askerlik belgelerinin ilgili askerlik şubesinden celbi ile sonucuna göre anılan dönemde askerlik yaptığının anlaşılması halinde, kıdem tazminatı ile diğer işçilik alacaklarının hesabında bu sürenin dışlanması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
4-Ayrıca, davacının raporlu olduğu günlerin fazla çalışma ücreti ile hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hesaplanmasında dikkate alınmaması da isabetsizdir.
Sonuç : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.