Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/8050 E. 2014/7563 K. 09.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8050
KARAR NO : 2014/7563
KARAR TARİHİ : 09.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2011/199-2012/1053

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin 15.12.2002-27.11.2010 tarihleri arasında 1.600,00 TL net ücretle montaj ustası olarak davalı nezdinde çalıştığını, davalı tarafından iş sözleşmesine haksız olarak son verildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı, ücret ile fazla mesai alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının işe giriş tarihinin 31.03.2000 tarihi olduğunu, davacı tarafa ücret borçlarının bulunmadığını, davacının asgari ücret ile çalıştığını, davacının kendi rızası ile ayrılarak başka bir şirkette işe girdiğini, tazminat ve alacak halklarının bulunmadığını belgeler nitelikte ibraname imzalayarak davalıya verdiğini, fazla mesai ücret alacağının bulunmadığını varsa dahi zamanaşımı itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin iş sözleşmesinin haklı bir sebep yokken davalı işverence feshedildiği, diğer taleplerine ilişkin alacakları da bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçi ile davalı işveren arasındaki ibranamenin geçerli olup olmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
a)-İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir
b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez
c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Kanun’un 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Kanun’un 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu sebeple, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez.
Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir
e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz
f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
g)-Yine, işçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir
h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Somut olayda, dosyada davacı tarafından imza itirazına uğramayan ibranamede, davacının 05.12.2010 tarihinde davacının kendi isteği ile işten ayrıldığı ve 1475 sayılı İş Kanunu ve diğer kanunların verdiği haklardan istifade ederek ücret ve tüm diğer hakları aldığına dair ifade mevcuttur. Davalının savunmasında ücret borcu olmadığını ifade etmektedir. Şu halde davacının ücret talebi bakımından ibraname savunmayla çelişmemektedir. İbranameye itibar edilerek ücret talebinin reddi yerine kabulüne karar
verilmesi isabetsizdir.
3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı ve fazla çalışmanın ispatı bağlamında fazla çalışma ücretinin hesaplanması konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, bilirkişice davacı şahit beyanlarına göre 2008 öncesi haftada onsekiz saat ve 2008 sonrası ise haftada 10,5 saat fazla çalışma yapıldığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Bununla birlikte 2008 sonrası için işe başlama saati şahit beyanlarına göre 08:30’dur. Bunun dikkate alınmaması hatalıdır. Aynı şekilde davacı şahidi Musa’nın beyanına göre 2008 sonrası için dört gün 08:30-17:00 saatleri arasında, iki gün ise 08:30-20:00 saatleri arası çalışma yapılmaktadır. 2008 sonrası için davacı tanığı Musa’nın beyanına göre çalışma şekli ile süresinin belirlenmemesi de isabetsizdir. Bu açıklamalara göre davacının fazla çalışma ücreti talebinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Kararın bu yönüyle de bozulması gerekmiştir.
Sonuç : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.