Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/7933 E. 2014/6419 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7933
KARAR NO : 2014/6419
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 17. İş Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2009/728-2013/47

Taraflar arasındaki kıdem, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin ile prim alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.03.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat ..ile karşı taraf adına Avukat.. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiğini ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti ve prim alacakları istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının, davalı Bankada operasyon yönetmeni unvanı ile görev yapmakta iken, şubede usulsüz ve noksan işlem yapmak suretiyle kredi kullandırımlarında gereken kontrollerin etkin bir biçimde yapılmaması ve teminat eksikliklerine sebep olması sebebiyle disiplin suçlarını işlenmiş olduğunun ortaya çıktığını, bu kapsamda yapılan teftiş kurulu incelemesi sonucu 12.05.2009 tarihli soruşturma raporu ile netliğe kavuşarak sonuçlandığını, 19.06.2009 tarihli Disiplin Komitesi Kararı ile iş sözleşmesinin bildirimsiz ve tazminatsız feshine karar verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
İş sözleşmesinin hak düşürücü süre içinde feshedilip feshedilmediği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
İşçi veya işveren bakımından haklı fesih nedenlerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı nedenle fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir. Bu bakımdan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 26. maddesinde işverenin öğrendiği tarih ve olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Bu süre, feshe neden olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak Kanunda belirlenmiştir.
Benzer bir düzenleme 1475 sayılı Kanun’un 18. maddesinde de yer almışken, 4857 sayılı Kanun’da, işçinin olayda maddi çıkar sağlamış olması halinde 1 yıllık sürenin işlemeyeceği öngörülmüştür. O halde, haklı feshe neden olan olayda işçinin maddi bir menfaati olmuşsa, olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin altı işgününe riayet etmek koşuluyla işverenin haklı fesih imkanı vardır.
Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe neden olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü sayılmaz ve takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer.
İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar. Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz. Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün, altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur.
Bir yıllık süre ise her durumda olayın gerçekleştiği günden başlar.
4857 sayılı Kanun’un 26. maddesinde öngörülen altı işgünlük ve bir yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir. Bir başka anlatımla fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır. Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkanını ortadan kaldırır.
Hak düşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hakim resen dikkate almak zorundadır.
Bu maddede belirtilen süreler geçtikten sonra bildirimsiz fesih hakkını kullanan taraf, haksız olarak sözleşmeyi bozmuş sayılacağından ihbar tazminatı ile şartları oluşmuşsa kıdem tazminatından sorumlu olur.
Somut olayda, fesih, 27.05.2009 tarihli müfettiş raporuna dayanarak, davalı bankanın Disiplin Komitesinin 19.06.2009 tarihli kararı ile yapılmıştır. Mahkemece, davacı hakkındaki teftiş kurulu raporunun, feshe yetkili makama ne zaman ulaştırıldığının bildirilmesi ve buna ilişkin belgelerin gönderilmesi için davalı Bankaya müzekkereler yazılmış, davalı Banka teftiş kurulu raporunun feshe yetkili makama hangi tarihte ulaştığına ilişkin herhangi bir belge ibraz etmemiştir. Davalı vekilinin 06.04.2012 havale tarihli dilekçesinde ise davalı banka soruşturma raporlarının Disiplin Komitesi’ne (feshe yetkili mercii) ulaşması ile ilgili kayıt tutulmadığını, zira Banka uygulamasında Disiplin Komitesi kararlarının soruşturma raporlarının ulaştığı tarihte alındığını beyan etmiştir. Bu durumda, davalı işveren davacının iş sözleşmesini feshe neden olan olayı, feshe yetkili merciin öğrendiği günden itibaren altı günlük hak düşürücü süre içerisinde feshettiğini ispatlayamamıştır. Bu nedenle, davalı taraf haksız olarak iş sözleşmesini feshettiğinden, davacının ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.03.2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, bir kısım işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme, davayı kısmen kabul etmiş, yapılan temyiz üzerine karar Dairemizce, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin de kabulü gerektiği gerekçesi ile oyçokluğu ile bozulmuştur.
İşverence, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshinin süresinde olup, olmadığı kanusunda uyuşmazlık vardır.
Dairemizin sayın çoğunluğu feshin 6 günlük hak düşürücü süre içinde yapıldığını ispat külfetini davalıya yüklemiştir.
Kanımca bir şeyi iddia eden onu ispatla mükelleftir.
Feshin yasal sürede yapılmadığını iddia eden taraf bunu kanıtlamalıdır.
Kanaatimce burada ispat külfeti davacıya düşmektedir. Davacı bu hususu ispatlamadığından yerel mahkeme kararının doğru olduğu ve onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum. 18.03.2014