Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/7607 E. 2014/7548 K. 09.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7607
KARAR NO : 2014/7548
KARAR TARİHİ : 09.04.2014

MAHKEMESİ : Ankara 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2012
NUMARASI : 2010/1261-2012/1090

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmaksızın işverence feshedildiğini, işçilik hak ve alacaklarının ödenmediğini beyanla kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, aylık ücret ve fazla çalışma ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı R. Ltd. Şti. vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, ibranamenin geçerliliği ve ödenmemiş aylık ücret alacağının miktarının belirlenmesi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İbra sözleşmesi, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, anılan Kanun’un 132.  maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmü kabul edilmiştir. İbranameyle ilgili olarak diğer önemli bir düzenleme ise, 6098 sayılı Kanun’un 420. maddesinde yer almıştır. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu halde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
6098 sayılı Kanunun, yukarıda sözü edilen hükümleri, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 6098 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı dönemde düzenlenen ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtay’ın ibraname konusunda yerleşmiş içtihatları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
6098 sayılı Kanunun yürürlülüğü öncesinde düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu yönünden, aşağıda belirtilen ilkeler ışığında bir değerlendirme yapılmalıdır:
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı halleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizliğinden söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
Somut olayda, davalı vekilince dosyaya sunulan 20.06.2010 tarihli ibranamede, davacıya miktar belirtilmeksizin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücret alacaklarının ödendiği belirtilmiştir. Davacı vekili 11.04.2011 tarihli dilekçesinde davacıya işveren tarafından hiçbir ödeme yapılmadığını, davacının davalı şirkete ibraname vermediğini, eğer işveren tarafından bir ibraname ibraz edilmesi halinde bu ibranamenin işverenin hile ile imzalattığını, davacının içeriğini bilmediğini açıklanarak irade fesadı iddiasında bulunulmuştur.
Mahkemece, ibraname dikkate alınmamış karar yerinde ibraname hakkında değerlendirme yapılmamıştır.
Davacı 20.06.2010 tarihli ibranamede dava konusu işçilik alacaklarını aldığını belirterek işvereni ibra etmiştir. davacı vekili tarafından dosyaya sunulan dilekçe içeriğine göre davacının bir taraftan ibraname imzalamadığı iddia edilirken diğer taraftan ibraname sunulması halinde ibranamenin işverenin hilesi ile imzalatıldığı iddiasında bulunulmuştur. Mahkemece ibraname davacıya gösterilerek ibranamenin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.