Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/7383 E. 2014/8918 K. 21.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7383
KARAR NO : 2014/8918
KARAR TARİHİ : 21.04.2014

MAHKEMESİ : İzmir 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2012
NUMARASI : 2008/491-2012/910

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davalıya ait bankada on yıl çalışan ve kıdemli gişe memuru olarak görev yapan müvekkilinin 07.11.2006 tarihli soruşturma raporu ile zimmetine para geçirmekle suçlanıp istifaya zorlandığını, 10.11.2006 tarihinde elinden istifa dilekçesi alınarak iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, davacının serbest iradesine dayalı istifasının söz konusu olmadığı ve bu olaya dayalı olarak hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmasına sebebiyet verildiğini; yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesinde beraatına karar verildiği, yine bu olay nedeniyle aynı bankada müdür olarak çalışmakta olan eşinin açtığı boşanma davasında boşanma kararı verildiğini; 1.300,00 TL aylık ücretle çalışarak, refah içinde bir yaşam ve mutlu bir aile düzenine sahipken; davalının haksız işlemi sonucu tek çocuğu ile nafakayla geçinmeye mahkum edildiğini, gösterilen fesih sebebi itibariyle iş bulamadığını, çevresi ile ilişkilerinin bozulduğunu, sosyal ilişkilerinin sona erdiğini, dava tarihine kadar alabileceği ücret ve gelirden mahrum kalıp manen yıprandığı ve acı çektiğini iddia ederek, mahrum kalınan iki aylık ücret ile Banka Yardım Sandığı birikimi ve çekilen acı ve elem nedeniyle davacı lehine maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkili bankada gişe memuru olarak çalışırken N.B., Ö. G., M.O.ve B.G. Ö.isimli 4 ayrı müşterinin vadeli hesapları kapatma işlemlerini yaparken, yeni açılan hesaba önceki vadeli hesaptan ana para ve faiz dahil toplam alacak için yeni bir hesap açma sırasında faizlerin bir bölümünün yeni hesaba aktarılmadığı, zimmetine geçirerek haksız menfaat sağladığının şikayet ve banka müfettiş soruşturması sonucunda tespit edildiğini, hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/198 esasında kamu davası açıldığını, yargılamanın devam ettiğini, kamu davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, olaya ilişkin deliller çerçevesinde maddi ve manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddi gereğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre davacının ceza yargılamasına konu edilen eylemler neticesinde davalı bankanın yaptığı soruşturmada cezanın şahsiliği ilkesi aşılarak davacının eşi ile olan ilişkilerinin bozulması ve boşanmaları sonucu davacının yaşadığı elem ve acılar gerekçesiyle manevi tazminat ve davacının el konulan banka yardım sandığı birikimleri ile çalışmadığı süreye ilişkin maddi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davalı bankanın şikayet hakkının kullanımı nedeniyle davacının maddi ve manevi zararı olup olmadığı hususu tartışmalıdır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğünün yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir
Davacı işçinin kıdemli gişe görevlisi olarak 30.09.1996-10.11.2006 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı, davacının zimmetine para geçirmekle suçlanıp istifaya zorlandığı ve bu olaya dayalı olarak hakkında beraatına karar verilen Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmasına sebebiyet verildiği, kamu davası nedeniyle eşinin açtığı boşanma davası neticesinde ailesinin dağıldığını ileri sürerek davalıdan, banka yardım sandığında biriken alacakları ile dava tarihine kadar alacağı ücretten mahrum kaldığı için maddi ve yaşadığı acı ve elem nedeniyle manevi tazminatı talep ettiği, davalı bankanın, davacının müvekkili bankada gişe memuru olarak çalışırken dört ayrı müşterinin vadeli hesapları kapatma işlemlerini yaparken, yeni açılan hesaba önceki vadeli hesaptan ana para ve faiz dahil toplam alacak için yeni bir hesap açma sırasında faizlerin bir bölümünün yeni hesaba aktarılmadığı, zimmetine geçirerek haksız menfaat sağladığının tespit edildiğini belirterek davacının taleplerinin reddini savunmuştur.
Tüm dosya kapsamından B. G. Ö. isimli müşterinin hesabı kapatıldıktan dört gün sonra bankaya gelerek 700,00 TL eksik ödeme yapıldığını beyanı üzerine davacının bunu hemen kabul ederek eksik olan kısmı müşteriye ödediği, eksikliği fark etmesi üzerinden dört gün geçtiği halde bu durumu bankaya bildirmediği ve durumun müşterinin eksik ödemeyi fark ve talep etmesi üzerine ortaya çıktığı, bunun üzerine davalı bankanın yaptığı teftiş incelemesi sonucunda davacının usulsüz ve suç teşkil edebilecek üç eyleminin daha tespit edilmesi sonrası davacının yazılı istifa dilekçesi ile iş sözleşmesini feshettiği, davacının söz konusu eylemlerinin ceza yargılamasına konu olduğu ve davacının delil yetersizliğinden beraat ettiği anlaşılmaktadır.
Müşterilerine ve kamu otoritelerine karşı sorumluluğu bulunan davalı bankanın hesaplarda yapıldığı tespit edilen usulsüzlüklerle ilgili sorumluluğu bulunan davacı hakkında kanunlar çerçevesinde kanuni şikayet hakkını kullandığı, şikayet üzerine yapılan yargılama sonrasında davacının mahkumiyeti gerektirecek yeterlikte kesinlik ifade eden delil elde edilememesi nedeniyle beraat ettiği ancak şikayet hakkının yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasının zorunlu olmadığından davacının manevi tazminat talebi yerinde değildir.
Davacının maddi tazminat talebine göre ise, kural olarak işçi ücrete çalıştığı taktirde hak kazanır. Çalışma söz konusu değil ise ücret de söz konusu olamayacaktır. Tatil günleri, ücretli izin günleri, iş güvencesi kapsamında bir işçinin iş sözleşmesinin geçersiz feshi hallerinde dört aya kadar çalışılmayan, boşta geçen süreler, belirli süreli sözleşmelerde haklı bir sebep olmaksızın işçinin işveren tarafından çalıştırılmadığı sürelerin ücretinin ödenmesine Kanun imkan vermektedir. Bunların dışında çalışılmayan ve kanunen çalışılmış sayılmayan sürelerin ücret gelirlerinin talebinin kanuni dayanağı bulunmamaktadır. Davacı belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı ve bu döneme ilişkin tüm ücretlerini almış olduğu tartışmasız olup davacı işçinin herhangi bir çalışma yapmadığı döneme ilişkin davalıdan mahrum kalınan ücret adı altında maddi tazminat talebi yersizdir.
Davacının davalı banka nezdindeki yardım sandığı içerisinde biriken alacakları dışında maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgiliye iadesine, 21.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.