Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/6217 E. 2014/4660 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6217
KARAR NO : 2014/4660
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

MAHKEMESİ : Manisa 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/02/2013
NUMARASI : 2011/60-2013/88

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, asıl işveren olan davalı M.. B..na ait işyerinde alt işveren işçisi olarak çalıştığını, işyerinde fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışmaya devam ettiğini ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacının çalışma kaydını bildiren işverenler arasında asıl işveren-alt işverenlik ilişkisi bulunmadığını, ihale makamı olan davalının işçilik alacaklarından sorumlu tutulamayacaklarını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla mesai konusunda hesap yapılırken davacı tanık anlatımları dikkate alınarak tüm çalışma dönemi aynı şekilde çalıştığı kabul edilmiştir. Davacı tanık beyanları ile işin niteliği uyumlu gözükmemektedir. Mahkemece fazla çalışma konusunda sadece bu iki tanık anlatımına dayanılarak davacının çalışma düzeni açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması hatalıdır.
Oysa çalışmanın geçtiği yer resmi kuruma ait olup işyerinde yapılan çalışmalara ilişkin görev tanımları, hizmet alım sözleşmeleri, işyerine giriş ve çıkışları gösteren kayıtlar ile puataj belgeleri dosya arasına alınmalı, işyerinde kaç personel çalıştığı, bunların sözü edilen işyerinde haftada kaç gün, kaç saat çalıştıkları, işçilerin tümü için aynı saatlerde mi yoksa nöbet usulüne göre mi çalışmalar yapıldığı belirlenip tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerekirse işyerinde keşif yapılmak suretiyle tanıklarca ileri sürülen çalışma düzenin mevcut olup olmadığı ve günlük çalışma süresi belirlenerek davacının fazla mesai alacağının varlığı hakkında bir karar verilmelidir. Mahkemece yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, 04.03.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı işçinin fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücretinin hüküm altına alınması talebinin kabulüne ilişkin mahkeme kararı sayın çoğunluk tarafından eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararında da belirtildiği üzere fazla çalışma yapıldığı, ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştıldığı iddiası işyeri kayıtları, işyerine giriş ve çıkışı gösteren belgeler, işyeri içi yazışamalar gibi yazılı delillerle kanıtlanabildiği gibi, yazılı belgenin bulunmaması halinde tanık delili ile de ispat edilebilmesi mümkündür. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar, işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğu da göz önünde bulundurulur.
Davacı işçi sözü edilen alacaklarını kanıtlamak bakımından tanık anlatımlarına dayanmış olup, mahkemece dinlenen tanık anlatımlarına göre fazla mesai alacağı ortaya çıkmıştır. Yargılama sırasında davalı taraf, tanık anlatımlarının aksini gösteren herhangi bir kayıt ve belge dosyaya sunmamıştır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, özel sektör işyerleri bakımından fazla mesai alacağının tanık anlatımıyla ispat edilebileceği kabul edilirken, kamu kurum ve kuruluşları bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi yargılama hukuku bakımından eşitlik ilkesi ile bağdaşmaz.
Davalı tarafın elinde bulunan ve lehine olan belgelerin mahkemece re’sen istenmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesinde öngörülen “taraflarca getirilme ilkesi”ne aykırı düşer. Anılan hükme göre kanunla belirtilen durumlar dışında hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. Maddede dava malzemesinin ve delillerin gösterilmesi konusunda tarafların mutlak yetkisi vurgulanmıştır. Somut olayda fazla mesai alacağı tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konudur. Bu nedenle hâkimin re’sen delil toplama yetkisinden söz edilemez. Davalı kuruluş temsilcisinin veya vekilinin varsa lehine olan belgeleri ibraz etmemesi müvekkil ile vekil arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirmektedir.
Öte yandan, 6100 sayılı Kanun’un 31. maddesinde düzenlenen “hâkimin davayı aydınlatma ödevi” hâkimin maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarla ilgilidir. Somut olayda belirsiz veya çelişkili bir husus bulunmamaktadır. Mahkemece fazla mesai alacağına ilişkin verilen kararın onanması gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.04.03.2014