Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/5034 E. 2014/2886 K. 18.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5034
KARAR NO : 2014/2886
KARAR TARİHİ : 18.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/02/2013
NUMARASI : 2013/847-2013/31

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Karakülah tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı neden olmadan işverence feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini beyanla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının istifa ederek işyerinden ayrıldığını, dava konusu alacaklara hak kazanılmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının istifa yoluyla haklı sebep olmaksızın iş sözleşmesini feshettiği gerekçesiyle, kıdem ve ihbar tazminatları talepleri yönünden davanın reddine, fazla çalışma ücreti alacağı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında, davacının fazla çalışma ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışma yapıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de, anılan çalışmaların olup olmadığı araştırılmalıdır.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, yıllık ikiyüzyetmiş saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.
Somut olayda, mahkemece, davacının haftalık oniki saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek fazla çalışma ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır.
Davacı işyerinde lokanta müdürü olarak çalışmış ise de, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davacının görev ve talimat veren bir başka yöneticiye bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak, mahkemece, davacının çalışma düzeni bakımından davanın hüküm kurmaya elverişli derecede aydınlatılmaması hatalı olmuştur.
Dinlenen davacı tanığı Ş.. Y.., davacı dışında işyerinde iki vardiya müdürü çalıştığını, işyeri kapanışının genelde vardiya müdürleri tarafından yapıldığını beyan etmiştir. Davalı tanığı da, davacının yanında vardiya amirlerinin çalıştığını, lokantanın davacı ya da vardiya amirleri tarafından açıldığını bildirmiştir. Dosya kapsamına göre, davacının vardiya amirleriyle birlikte çalışma sistemi netleştirilmemiştir. Anılan sebeple, taraf tanıklarının bilgi ve görgülerine yeniden başvurularak, davacının diğer vardiya amirleriyle birlikte vardiyalı çalışma sistemine tabi olup olmadığı, davacı ve vardiya amirlerinin görev paylaşımında bulunup bulunmadığı hususları netleştirilmeli, davacının fazla çalışma yapmasını gerektirecek bir iş yoğunluğuna sahip olup olmadığı değerlendirilmeli ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirilerek sonuca gidilmelidir.
Kabule göre de, iş sözleşmesinde davacının fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde hüküm bulunmakta olup, bu hükme yıllık ikiyüzyetmiş saatle sınırlı olmak üzere değer verilmesi gerekirken yazılı şekilde nazara alınmaması hatalıdır.
Ayrıca, fazla çalışma ücretinin son ücrete göre hesaplanması doğru olmayıp, ait olduğu dönem ücretiyle hesaplanması gerekir. Bilirkişi tarafından fazla çalışma ücretinin, tüm dönem bakımından son ücret üzerinden hesaplanması hatalıdır.
Mahkemece, hüküm altına alınan alacak miktarı toplamının 3607,50 TL olmasına göre, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12/2. maddesi uyarınca, davacı lehine 440,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde 1200,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olmuştur. Diğer taraftan, davanın reddedilen miktarına göre de, davalı lehine 440,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde 400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi hatalıdır.
Yukarıda yazılı sebeplerden, eksik incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.