Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/4229 E. 2014/4267 K. 28.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4229
KARAR NO : 2014/4267
KARAR TARİHİ : 28.02.2014

MAHKEMESİ : Bursa 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 31/10/2012
NUMARASI : 2010/144-2012/624
D
Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi …. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının,….. Güvenlik Ltd. Şirketinin işçisi olarak diğer davalı asıl işveren O.. B..nın projelerinde 01.01.2006-08.12.2009 tarihleri arasında güvenlik elemanı görevinde 900,00 TL net ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, tazminatlarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarının faizleriyle birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı şirket vekili, davacıya iş sözleşmenin feshinden sonra tazminatlarının ibraname karşılığı ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Osmangazi Belediyesi vekili, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının, 01.01.2006-08.12.2009 tarihleri arasında …. Güvenlik şirketinin sigortalı işçisi olarak Osmangazi Belediyesine ait işyerinde güvenlik elemanı görevinde 900,00 TL ücretle çalıştığı, davalılar arasında asıl-altişveren ilişkisi olduğu, işçilik alacaklarından her iki davalının müşterek müteselsil sorumluluklarının bulunduğu, iş sözleşmesinin, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanacağı şekilde işverence feshedildiği, ibranamedeki imza ve tazminat bordrolarındaki imza davacı tarafından kabul edilmiş ise de işverence ödeme yapılmadığı, davacının tazminatlarının ödeneceği taahhüdü ile imzalamak zorunda kaldığı, matbu düzenlenmiş olan ibranamenin geçerlilik şartlarını taşımadığı, tanıkların sözleşmelerinin feshi akabinde işverence aynı şekilde belgeleri imzalamaya zorlandıkları yönündeki ifadeleri karşısında, ibraname ve bordrolara itibar edilmeksizin davacıya tazminatlarının ödenmediği kanaatine varıldığı, işyeri mahsup fişlerinin her zaman düzenlenebilir işyeri belgeleri olduğundan, ödemelerin yapıldığını kanıtlar nitelikte kabul edilemeyeceği, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde davalılar temyiz etmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmediği dönem için ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Feshi izleyen bir aylık süre içinde ibraname düzenlenememesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılması zorunluluğu 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenecek ibra sözleşmeleri için geçerlidir.
Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulaması bu yöndedir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorununu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı halleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
İşçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiğinden söz edilemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
Somut olayda, davacının ismi ve imzası bulunan 08.12.2009 tarihli ibranamede davacıya, 4.643,74 TL kıdem tazminatı ve 1.869,92 TL ihbar tazminatının işverence ödendiğinin belirtildiği, yine davacı tarafından imzalı kıdem ve ihbar tazminatı bordrolarında, davacının ibranamede, belirtilen miktarlardaki tazminatlarını aldığının belirtildiği, davacının imzaların kendisine ait olduğunu kabul ettiği anlaşılmış olup, ibranamede, davacıya kısmi olarak kıdem ve ihbar tazminatı ödendiğine dair miktar belirtilmiş olması, ibraname ile bordroların birbirini doğruluyor olmaları ve davacının da imzasını inkar etmediği dikkate alındığında, davacının soyut iddiası ve tanık beyanları yerine, irade sakatlanması sonucu alındığı ispatlanamayan yazılı delillere değer verilerek, ibranamede belirtilen kısmi ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, asıl alacak miktarlarından mahsup edildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı yorum ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.02.2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, kararın onanması gerekir görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum. 28.02.2014