Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/378 E. 2013/2728 K. 12.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/378
KARAR NO : 2013/2728
KARAR TARİHİ : 12.02.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile gece çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin Deriner Barajı şantiyesinde çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatının eksik ödendiğini, onbeş günde bir hafta tatilinde izin kullandığını, fazla çalışması olduğunu, 4857 sayılı İş Kanunu’na aykırı olacak şekilde onbeş gün gündüz, diğer onbeş gün ise gece çalıştığını, hafta tatili ile fazla çalışma ücretleri ile gece çalışmasının %50 zamlı ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek bakiye kıdem tazminatı, bakiye ihbar tazminatı, hafta tatili ücreti, fazla çalışma ücreti ve gece çalışma ücreti alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının kıdem ve ihbar tazminatının eksiksiz ödendiğini, davacı tarafından imzalanıp şirketin ibra edildiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, haftasonu çalışmalarının bordrolarda gösterilip karşılığı ücretin ödendiğini, bilgisayar muhasebe hatası sebebiyle bu ödemelerin zamlı olmadığının tespit edilmesi üzerine eksikliğin giderilerek hesaplanan fark ücretin “Pazar mesai farkı” olarak davacının banka hesabına ödendiğini, fazla çalışma ücretlerinin de bordrolarda gösterilip ücretinin ödendiğini, vardiyaların kanuna uygun olarak düzenlendiğini, işyerinde Toplu İş Sözleşmesi uygulanmadığını, gece çalışma ücretinin kanuni dayanağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin talep ettiği alacakların bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davacı işçinin fazla çalışma ve hafta tatili çalışması ücretlerinin ödenip ödenmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği kabul edilmelidir.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazı kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı ve hafta tatili çalışmasının yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazı kayıt ileri sürülmemesi, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Hafta tatili çalışması ücreti bakımından da aynı esaslar geçerlidir.
Diğer taraftan dosya kapsamında ibranamelerin yer aldığı görüldüğünden bunların geçerliliğinin ve hükümlerinin ne olduğunun değerlendirilmesi gereklidir. Bu değerlendirme yapılırken dava tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmemiş olduğu da dikkate alınmalıdır. Buna göre ibranamenin geçerliği hususunda aşağıda belirtilen hususlar dikkate alınmalıdır.
Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu sebeple, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
Yine, işçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir.
Somut olayda; puantaj kayıtlarının imzasız olduğu, davacının imzasının yer almadığı bordrolar bulunduğu, ayrıca söz konusu bordro karşılıklarının ödendiğini gösterir nitelikte banka hesap ekstresi, dekont ya da başkaca ödeme belgelerinin de dosya kapsamında yer almadığı görülmektedir. Bununla birlikte gerek davacı tanıkları gerekse davalı tanıkları fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini ifade etmektedir. Fazla çalışma ve hafta tatili çalışması ücretlerinin ödenip ödenmediği konusu mahkemece netleştirilmemiştir. Bu amaçla öncelikle davacı isticvap edilerek bu hususlar sorulmalı, sonrasında ise konu dosya kapsamındaki diğer delillerle özellikle tanık beyanları, imzasız bordrolar, puantaj kayıtları ve yukarıdaki esaslara göre geçerli olup olmadıkları belirlenen ibranameler ile birlikte değerlendirilerek davacının hafta tatili çalışması ve fazla çalışma ücretleri alacağı bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Bunun yapılmayarak eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 12.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.