Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/33897 E. 2014/242 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/33897
KARAR NO : 2014/242
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ : Amasya İş Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2012
NUMARASI : 2009/123-2012/161

Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ….. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın fesih edildiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, izin ücreti, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, resmi ve dini bayramlar ile hafta tatili ücreti talep etmiştir.
Davalılar vekili, davacının işten çıkarılmadığını, kendisinin ücreti beğenmediğinden işten ayrıldığını savunarak davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davalı tarafından yapılan feshin haklı sebebe dayanmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin fazla mesai, genel tatil ve yıllık izin ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı, bu alacak kalemlerinin brüt miktar üzerinden mi yoksa net miktar üzerinden mi hüküm altına alınması gerektiği ve hüküm altına alınan alacakların faizinin başlangıç tarihleri taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda, yerel mahkemece davacının haftanın yedi günü ara dinlenme süresi düşüldükten sonra günde on saat çalıştığının kabulü ile bu hesaba dayalı bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmuş ise de, davacının aynı zamanda hafta tatili ücret talebinin de bayram ve genel tatil ücreti içinde kabul edildiği görülmektedir. Davacının bu çalışma sistemine göre yedinci çalışma gününde yedibuçuk saati aşan çalışma süresi fazla çalışma hesabında gözönüne alınabilir. Aynı sürenin hem fazla çalışma hem hafta tatili hesabında kullanılması mükerrer yararlanmaya yol açacağından hatalıdır. Fazla çalışma altı gün üzerinden belirlenip çalışılan hafta tatilindeki yedibuçuk saati aşan kısım eklenerek hesaplanmalıdır. Çalışıldığı kabul edilen ve ayrıca hesaplanan resmi bayram ve genel tatil günlerine denk gelen haftalarda da aynı ilke gözetilmelidir. Ayrıca dini bayramlarda çalışılmadığı kabul edildiği halde fazla mesai hesabı yapılırken bu sürelerin dışlanmamış olması da hatalıdır. Kabule göre de, bilirkişi raporundaki hesap tablosunda yer alan tarih aralıkları için belirlenen hafta sayısı ile haftalık fazla çalışma saatinin çarpımında tarih aralıklarına göre ortalama sekiz ila yirmi saat arasında fazla hesap yapılması da hatalı olmuştur.
Hafta tatili ücretinin hesabı noktasında ise; mahkemece beyanları esas alınan davacı tanıklarından ikisi ayda bir kez izin kullandıklarını beyan ettikleri halde bu sürenin hafta tatili hesabında nazara alınmaması doğru değildir. Bu çalışma sistemine göre hafta tatili ayda üç gün üzerinden hesaplanmalıdır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesinde, işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süreside içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, davacının hizmet süresi iki yıl sekiz ay yirmialtı gün olarak hesaplandığı halde, bu duruma göre iki yıl üzerinden izin ücreti hesaplanması gerekirken üç yıl üzerinden yıllık izin ücretinin hesaplanması ve kabulü hatalı olmuştur.
İşçilik alacaklarına ilişkin hükmün brüt üzerinden kurulması gerekir. Bunun temel mantığı devletin vergi ve prim alacaklarının ortada kalmamasıdır. Mahkemece açıkça netten talep edilmediği müddetçe hesaplamanın brüt üzerinden yapılması ve hükmün brüt üzerinden kurulması gerekir. Brütten hüküm kurulduğunda bunun kanuni kesintileri infaz sırasında yapılacak ve ilgili mercilere yatırılarak infaz sağlanacaktır.
Somut olayda; davacı dava konusu alacaklarını açıkça netten talep etmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da dava konusu alacaklar brüt olarak hesaplanmış ve netleştirme yapılmamıştır. Bu durumda, hüküm altına alınan alacaklar hakkında brüt hesaplamaya göre yine brüt olduğu belirtilerek hüküm kurulması gerekirken netleştirme yapılmadığı halde hiçbir yasal gerekçe gösterilmeden net olarak hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Dava konusu alacaklar ile ilgili hüküm altına alınan faiz başlangıç tarihleri hakkında yapılan temyiz incelemesinde ise;
Davacı dava dilekçesinde talep ettiği alacaklara ilişkin faiz başlangıcını “dava tarihinden başlamak kaydı şartı ile” şeklinde açıkça sınırladığı halde mahkemece talep aşılarak kıdem tazminatı yönünden fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca ıslah dilekçesiyle artırılan kısımlar için ıslah dilekçesinde faiz talebi olmadığı halde kıdem tazminatının artırılan kısmı için fesih tarihinden, diğer alacakların artırılan kısmı için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi de doğru olmamıştır. Bu durumda, dava dilekçesinde talep edilen miktarlar için dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi, ıslahla artırılan miktarların ise faizsiz hüküm altına alınması gerekmektedir.
Kabule göre de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda resmi bayram, genel tatil ve hafta tatili birlikte hesaplanarak hüküm altına alındığı halde hüküm kısmında sadece bayram ve genel tatil alacağı olarak belirtilmesi, hafta tatili ibaresine yer verilmemesi ile davalılardan … M.. M… ve İnşaat Sanayi Tic. A.Ş.’nin hükümde P.. İ.. M.. M… Ltd. Şti. şeklinde yazılması da hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş: Yukarıda belirtilen noktalar dikkate alınarak yeniden uzman bir bilirkişiden rapor alınmalı ve hâsıl olacak neticeye göre karar verilmelidir. Yazılı şekilde yanıltıcı bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.