Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/33703 E. 2014/16543 K. 10.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/33703
KARAR NO : 2014/16543
KARAR TARİHİ : 10.06.2014

MAHKEMESİ : İzmir 6. İş Mahkemesi
TARİHİ : 02/10/2013
NUMARASI : 2013/252-2013/457

Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekilleri davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece feshin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın davalı M. T. Tem. Tur. Gıda San. Tic. Ltd. Şti yönünden kabulü ile işe iadesine ve davalı M. A.Ş. yönünden husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Hüküm davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. 4857 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca aynı yasanın 18. maddesi kapsamında kalan işçinin iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshetmek isteyen işveren, fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. Yazılı fesih bildiriminin de, fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde içermesi zorunludur. Yazılı şekil şartına uymamak ve yazılı fesih bildiriminde, fesih sebebinin açık ve kesin olarak gösterilmemesi, İş Kanunu’nun 20. maddesi anlamında feshin geçersizliği sonucunu doğurur.
Yine aynı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Öte yandan, alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. 4857 sayılı Kanunu’nun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır.
Dosya içeriğinden, davacının, alt işveren M. T. Ltd. Şti. nezdinde ve asıl işveren M. A.Ş.’de çalıştığı ve iş sözleşmesinin alt işveren tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece, feshin sendikal sebeple gerçekleştirildiğinin kabulü ile davacının alt işverendeki işe iadesine karar verilmesi isabetlidir. Ancak, davalı M. T. Ltd. Şti.’nin diğer davalı M.A.Ş.’ye ait işyerinde hizmet alımı yoluyla mal indirme, istifleme ve yükleme işlerini yapması sebebiyle, davalılar arasındaki ilişki, 4857 sayılı Kanun’un 2/7-8. maddelerine uygun ve geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu halde, işe iadenin mali sonuçlarından asıl işveren ile alt işverenin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekirken, davanın, asıl işveren M. A.Ş. yönünden husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş olması hatalıdır.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın kabulü ile FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının davalı M. T. Tem. Tur. Gıda San. Tic. Ltd. Şti’deki İŞE İADESİNE,
3-Davacının işverene başvurması halinde, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartı aranmaksızın davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının işçinin bir yıllık ücreti tutarında belirlenmesine,
4-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içerisinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aya kadar ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili gerektiğinin tespitine,
5-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 25,20 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 24,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 0,90 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 1.500,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 182,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

8-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 10.06.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.