Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/3035 E. 2014/1927 K. 11.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3035
KARAR NO : 2014/1927
KARAR TARİHİ : 11.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 6. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2012

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan işverence feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini beyanla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanılmadığını, ödenmemiş sair işçilik alacağının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında davalı işverene yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı vekili dava dilekçesinin davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini savunmuştur.
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/21-866 esas, 2011/752 karar sayılı kararında; ” …… 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri ile Tebligat Tüzüğü’nün 17. ve 18. maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü” açıklanmış; Hukuk Genel Kurulunun 04.04.2007 tarihli ve 2007/12-200 esas, 2007/187 karar, 30.12.2009 tarihli ve 2009/12-563 esas, 2009/600 karar ile 13.05.2009 tarihli ve 2009/12-184 esas, 2009/187 karar sayılı ilamlarında da aynı husus vurgulanmıştır.
Somut olayımızda davalı; ticari bir şirket olan davalı şirketin muhtarlıkta kaydının bulunması mümkün olmadığı halde tebligat kanununa aykırı olarak tebligat parçasının muhtarlığa bırakılarak yapılan tebligatın usulsüz olduğunu iddia etmiştir. Dava dilekçesinin davalı şirkete tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasında tevziat esnasında muhatap adına evrak almaya yetkili birisinin bulunmadığı komşusunun beyanından anlaşıldığı, bu yüzden 2 no’lu formülün muhatabın adresinde yapıştırılarak komşusuna haber verilerek semt muhtarına evrakın teslim edildiği, komşusunun isim ve imza vermekten imtina ettiği belirtilmiştir. 7201 sayılı Kanun’un 12. ve 13. maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir sebeple tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması kanuni zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında tebligat tarihinde şirketi temsile yetkili kişilerin işyerinde bulunup bulunmadığı, bulunmadığı takdirde tebligatı almaya yetkili kişilerin kimler olduğu araştırılarak sonucuna göre usulüne uygun tebliğ yapılıp yapılmadığı tespit edildikten sonra tebligatın usule uygun olduğu değerlendirildiği takdirde sonucuna göre karar verilmeli, usulüne uygun değil ise usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanarak karar verilmelidir.
Mahkemece belirtilen yön gözetilmeden verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.