Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/2602 E. 2013/2595 K. 12.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2602
KARAR NO : 2013/2595
KARAR TARİHİ : 12.02.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı işverence geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine karar verilmesini, çalıştırılmadığı süre için en çok dört aylık ücret ve diğer hakları ile işe başlatmama tazminatının belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, davacının çalıştığı şube müdürünün usulsüz yaptığı bir çok işlemlere ait belgelerde davacının onayının bulunduğu, davacının görev tanımı içerisinde belirtilen yetki ve sorumlulukları yerine getirmeyerek bankayı ve müşterileri zarara uğratacak zimmet sürecinin işlemesini sağladığı gerekçesi ile iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-e. ve I. bendleri gereğince feshedildiğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının şube müdürünün talep ettiği işlemleri sorgulamadan gerçekleştirmesi nedeniyle ihmalkar davrandığı, ancak davacı hakkında uygulanan işten çıkarma cezasının ölçülülük, eşitlik ilkesine uygun olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-İş sözleşmesinin, işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışları sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır.
Dosya içeriğine göre Müşteri İlişkileri Yöneticisi olan davacının davalı işyerinde 14.07.1997-09.09.2009 tarihleri arasında çalıştığı, iş sözleşmesinin müşterilerin bilgisi haricinde kullandırılan kredilere yönelik süreçte yer aldığı, kredi evrakı ile işlem talimatı üzerindeki imzaların müşterinin gerçek imzası ile uyumsuz olmasına rağmen, imzanının doğru olduğunu belirterek işlemlere onay verdiği gerekçesi ile 4857 sayılı Kanun’un 25/II.–e.-ı., bentleri gereğince feshedildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, feshe konu olaya ilişkin düzenlenen Teftiş Kurulu raporunda, banka hesaplarında bilgileri haricinde işlem yapılan mudiler ile Şube Müdürü …’nın bizzat ilgilendiği, kredi kullanımları için gerekli teminat evrakını müdür …’nın imzalı şekilde operasyon ve pazarlama servisine verdiği ve bu işlemlerin gerçekleştirilmesi hususunda gişe ve operasyon personeline hitaben notlar yazdığı, dekontların müşteriler yerine Caner tarafından imzalandığı, diğer personelin menfaat sağladığına ilişkin bir veri bulunmadığı, feshe konu sahte imza ile düzenlenmiş kredi evraklarında davacı, Esra Akbeni, … ve İlke Berki’nin onay imzalarının bulunduğu tespit edilmiş ise de davacının diğer personellere oranla çok daha fazla sayıda sahte imzalı evrakta imzasının bulunması, 12,5 yıllık tecrübesinin olması ve Çemenzar Şubesi bireysel pazarlama servisinden sorumlu olması nedeni ile sorumluluk ve ihmal boyununun diğer personelden yüksek olduğu belirtilmiştir .
Davacı taraf her ne kadar işverence eşit işlem borcuna aykırı davranıldığını ileri sürmüş ise de, bu olaylara ilişkin belgelerde imzası olan ve işyerinde kıdemli durumda bulunan davacı dışında, gişe yetkilisi ve operasyon yönetmeni niteliğindeki iki personelinin de iş sözleşmesinin feshedildiği ve diğer çalışanların ise hizmet süresi ve görevleri ile olaylar arasındaki ilişkilere göre ağır kınama, kınama, uyarı cezaları aldıklar görülmektedir.
Bankacılık sektöründe güven ve itibarın çok önemli olduğu bilinen bir gerçektir. Banka çalışanlarının da piyasada işverenlerine duyulan güveni veya kazanılmış itibarı olumsuz anlamda sarsıcı ve zarar verici davranışlarda bunmaktan kaçınması gerekir.
Somut olayda davacının işyeri müfettişlerince yapılan incelemede kasıtlı bir davranışı bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak on yılın üzerinde çalışma süresi bulunan davacının kredilendirme işlemlerinin gerçekleştirirken mudilerin tatbiki imzası ile kredi evraklarından bulunan imzalarını denetlenmesinde gerekli özen ve dikkati göstermediği, usulsüz kredi işlemlerinden menfaat sağlamak sureti ile davalı bankayı ekonomik olarak büyük zarar sokan şube müdürünün eylemlerine, görevini savsama nedeniyle katkıda bulunduğu anlaşılmıştır. Bu şekilde bankanın ekonomik zararı yanında, bizzat çalışanlarının eylem ve ihmalleri ile müşterilerinin bankaya olan güvenin sarsılması ve itibarının zarar görmesine neden olan çalışanlarının sorumlu olacağı ve olaydaki gibi operasyon yetkilisi davacının bu görevini savsamak suretiyle neden olduğu işlemlerin ağır sonucuna göre artık işverence kendisine güven duyulması beklenmeyeceğinden iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi yerindedir. Olaydaki süreçlerde yer alan diğer çalışanlardan bazılarının da ihmal ve katkılarının ağırlığına, hizmet sürelerine göre iş sözleşmelerinin feshedildiği dikkate alındığında işverenin ölçülülük ve tutarlılığa uygun olarak hareket ettiği anlaşıldığından, bu yöndeki mahkeme gerekçesi yerinde görülmemiştir. Davacının fesih sebebi yapılan bu davranışları 4857 sayılı Kanun’un 25/2. maddesi kapsamında kalmakta olup işveren yönünden haklı fesih nedenidir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar vermesi bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 670,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.320,00 TLücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 12.02.2013 tarihinde oy birliği ile karar verildi.