Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/25969 E. 2014/6044 K. 14.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/25969
KARAR NO : 2014/6044
KARAR TARİHİ : 14.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/06/2013
NUMARASI : 2011/590-2013/778

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili müvekkilinin davalı şirket bünyesinde Cezayir’de boru hattı döşemesi işi yaptığını, iki aylık maaşından bakiye tutar için Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2010/4016 nolu dosyası ile icra takibinde bulunduklarını, davalı-borçlu şirketin 3.787,36 TL ödemede bulunarak kalan kısım için itirazda bulunduğunu, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini ileri sürerek davalı-borçlunun haksız-yersiz itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %40’ı oranında icra-inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin iş başı yapmaması sebebiyle haklı sebeple feshedildiğini, bu fesih sebebiyle iş sözleşmende yer alan bir hüküm gereğince gidiş yol, vize ve oturma izni masraflarının davacıya yapılacak ödemelerden mahsup edildiğini, ayrıca davacının 350,00 Amerikan Doları avans kullandığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin iş sözleşmesini ücretinin ödenmemesine dayanarak haklı sebeple feshettiği, davacının ücret alacağı bulunduğu gerekçesiyle itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının ücretinin miktarı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler gözönünde tutularak belirlenir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda şahit beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda; davacı 3000 USD ücret aldığını iddia ederken davalı davacının 600 USD ücret aldığını savunmaktadır. Yurt dışı hizmet sözleşmesinde ücretin 600 USD olduğu gözükse de dosya içinde ödeme belgesine ve banka kayıtlarına bakıldığında davalının savunduğu ücretin yerinde olmadığı görülmektedir. Davacıya ödenen ücretin içinde fazla çalışma ve tatil çalışma ücretlerinin de olduğu ileri sürüldüğünden mahkemece bu konuda yukarıdaki esaslara göre emsal ücret araştırması yapılması gerekmektedir. Bunun yapılmayarak eksik inceleme ile iddia edilen ücretin kabul edilip davacının taleplerinin hüküm altına alınması yerinde olmamıştır.
3- 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.”
Somut olayda, davalı tarafından icra takibi üzerine 22.03.2010 tarihinde 2472,17 USD davacı hesabına ödeme yapılmıştır. Davalı tarafından ödeme açıklamasında, “fazla çalışma, hafta tatili, bayram çalışması, izin vs tüm yasal alacakları” denilmiştir. Davacı da borcun bir kısmının ödendiğini kabul ederek itirazın iptali davasını bakiye tutar üzerinden açmış ve davasını da ıslah etmemiştir. Davacının da kabulünde olmasına rağmen mahkemece sözkonusu ödemenin ücret için olmadığı benimsenip mahsup yapılmaksızın ücret alacağının belirlenmesi hatalı olduğu gibi davacı tarafından ödendiği kabul edilip dava edilmeyen kısım için hüküm kurulması da isabetsizdir.
4-Davacının ücret alacağı olup olmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı Kanun’un 34. maddesinde, “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.” denilmiştir
Yukarıda düzenlenen işçinin işin ifasından kaçınma hakkı özel bir ödemezlik defi olup, işverenin temerrüt halinden farklıdır. Bu sebeple ücretinin ödenmemesi sebebiyle işin ifasından kaçınan işçi kaçındığı süre için ücrete hak kazanamaz. Somut olayda davacının ücretinin ödenmemesi sebebiyle işin ifasından kaçındığı kabul edilerek işin ifasını gerçekleştirmediği dört günlük süre ücreti düşülmeksizin ücret alacağının belirlenmesi de yerinde olmamıştır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 14.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.