Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/25817 E. 2014/35208 K. 11.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/25817
KARAR NO : 2014/35208
KARAR TARİHİ : 11.12.2014

MAHKEMESİ : Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/01/2013
NUMARASI : 2008/236-2013/104

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; 16.07.2007 tarihinde emekli olduğu halde ödenmediğini iddia ettiği kıdem fark tazminatı, sosyal hakları, ücret, yıllık izin ücreti, ikramiye, vergi iadesi, tasarruf teşvik tutarı ile nema alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevabında; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporundaki hesaplamalar göre alacakların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 180. maddesinde davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorunda olduğu, aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılarak, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam ediliceği belirtilmiştir. Anılan Kanun’un 181. maddesinde ise kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verileceği bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği açıklanmıştır.
Somut olayda, davacı davasını kısmi ıslah ederek; bilirkişi raporu ile tespit edilen tutarlar üzerinden alacak isteklerini artırmış ve aynı zamanda dava dilekçesi ile hiç talep etmediği bütçe emanet hesabındaki görünen alacaklarının da tahsiline karar verilmesini istemiştir. Oysa davacının tam ıslah talebi olmadığı halde bilirkişi tespiti ile saptanan dava dışı bir alacak isteğini kısmi ıslah ile ilk defa dava konusu etmesi mümkün değildir. Bu sebeple bütçe emanet hesabındaki alacak tutarı için hüküm verilmesi hatalıdır. Kaldıki bütçe eınnaet hesabındaki alacak olarak biriken toplam tutar içersinde dava konusu edilen alacak taleplerinin de bulunup bulunmadığı, alacak isteklerinin mükerrer ödenmesine neden olacak şekilde eksik araştırma ile sonuca gidilmesi de isabetsiz olmuştur.
3-Davacı 2000-2001 yıllarının II. ve 12. aylarına ait dört aylık ücretilerini talep etmiştir. Davalı Beledeye resmi işyeri olup bu aylarda işçilere ücretsiz izin kullandırıldığı anlaşıldığından bununu aksinin, menfaat birliktelikleri olan ve beyanları soyut olan tanık beyanı ile kabul edilemsi hatalı olmuştur. İspat edilmeyen dört aylık ücret isteğinin reddine karar verilmesi gerekir.
4-Mahkeme kararlarında nelerin yazıcağı 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı ve 10.9.1991 gün 281-415 sayılı ve 25.9.1991 gün 355-440 sayılı kararları).
Somut olayda gerekçeli karar başlığında davalı adının infazda tereddüt oluşturacak şekilde tam adı yerine sadece “B.. B..” şeklinde yazılması da hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.