Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/25336 E. 2014/34836 K. 09.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/25336
KARAR NO : 2014/34836
KARAR TARİHİ : 09.12.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2013
NUMARASI : 2010/1267-2013/542

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A- Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işveren vekili.,davalının müvekkili şirkette 07.10.2009 -10.08.2010 tarihleri arasında çalıştığını , davalı işçinin iş akdini haksız feshederek, müvekkiline ait şirkette çalıştığı proje ile aynı konuda faaliyet gösteren başka bir iş yerinde çalışmaya başladığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 11. maddesinde rekabet yasağına ilişkin düzenleme bulunduğunu ve bu düzenlemeye aykırı hareket edilmesi halinde son ücretinin 12 katı tutarında cezai şart ödeneceğinin hüküm altına alındığını , ayrıca iş akdinin işçi tarafından haksız feshinden dolayı da işverenin ihbar tazminatına hak kazandığını ileri sürerek , cezai şart ve ihbar tazminatı isteminin tahsilini talep etmiştir
B- Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C- Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
D -Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E Gerekçe:
1- Taraflar arasında çözüme kavuşturulması gereken ilk husus cezai şart alacağı yönünden uyuşmazlığını İş Mahkemesi görev içerisinde yer alıp almadığı noktasındadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 29.06.1960 tarihli 1960/13 ve 1960/15 sayılı kararında; İş Mahkemelerinin, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında “iş akdinden doğan” veya “iş kanuna dayanan” her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların bu mahkemelerde çözümleneceği açıklanmıştır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca; bir uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görülebilmesi için, işçi sayılan kişilerle işveren arasında iş sözleşmesinden doğan veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlığın bulunması gerekir.
Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş sözleşmesinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş sözleşmesine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır.
Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu (rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır:
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar.
Bundan başka, iş görme ve sadakat borçlarının yerine getirilmesi sadece sözleşmenin yürürlüğü sırasında söz konusudur. Buna karşılık Borçlar Kanununda düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcu ise iş sözleşmesinden sonraki süre içinde yerine getirilir. Rekabet etmeme yükümüne ilişkin sözleşmenin yazılı şekilde yapılması, iş ve süre ile sınırlandırılmış olması, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye sokmaması ve işçinin reşit olması gerekir.
Yukarıdaki ayrıntılı açıklamalar göstermektedir ki, iş sözleşmesinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak davalar, dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3. maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.
Somut olayda davalı işveren, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı davranıldığı iddiası ile cezai şart alacağını talep edilmektedir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, somut durumda görevli mahkeme Ticaret Mahkemesidir. Görev hususu, dava şartı olduğundan, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Bu anlamda mahkemece, cezai şart alacağı istemi yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Öte yandan, davacı işveren, iş sözleşmesinin davalı işçi tarafından haklı nedene dayanılmaksızın feshedildiğini ileri sürerek ihbar tazminatı isteminde bulunmuştur.
İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir neden olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır.
Mahkemece davacı işverenin ihbar tazminatı istemine ilişkin bir değerlendirme yapılmamış, kararın gerekçesinde de bu hususa yer verilmemiştir . Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedilip edilmediği ve feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığı hususlarında inceleme değerlendirme yapılmaksızın ihbar tazminatı isteminin reddedilmiş olması da isabetsizdir .
F- Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.