Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/25019 E. 2014/33754 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/25019
KARAR NO : 2014/33754
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

MAHKEMESİ : Sivas İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/05/2013
NUMARASI : 2007/710-2013/279

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile izin, ücret, fazla çalışma, hafta ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 324. maddesi gereğince delil ikamesi için belirlenen avansın süresi içerisinde yatırılmaması sebebi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Dava, 07.12.2007 tarihinde açılmış olup, bu tarihte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlüktedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 448. maddesine göre, “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır”; 450. maddesinde ise, “18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır” hükmü yer almaktadır. Buna göre, mülga 1086 sayılı Kanun döneminde açılmış olsa da, istisnai hüküm bulunmaması sebebiyle, bu davada 6100 sayılı Kanun’un davanın her aşamasında aranan gider avansı dava şartına ilişkin hükümlerin gözetilmesi gerekir.
6100 sayılı Kanun’un 114. maddesinde davacının yatırması gereken gider avansı da dava şartları arasında sayılmıştır.
Kanun’un 115/2. maddesine göre, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Anılan Kanun’un “Harç ve avans ödenmesi” başlığını taşıyan 120. maddesinde davacının, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu; avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 324. maddesinde ise, “delil ikamesi için avans” düzenlenmiş olup, buna göre taraflardan her biri, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikâmesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler (f.1). Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır (f. 2).
Görüldüğü gibi, 6100 sayılı Kanun’da gider avansı ile delil ikamesi için ödenmesi gereken avans ayrı maddelerde düzenlenmiş ve farklı sonuçlar bağlanmıştır. Buna göre gider avansı delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderlerini kapsamaktadır. Öyleyse delil ikamesi avansı ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrılması, gider avansı ve delil avansı kalemlerine ilişkin miktarlarının ayrı ayrı belirlenmesi, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması gerekir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, delil ikamesi avansının süresinde yatırılmaması nedeniyle davanın kanıtlanmadığından söz edilebilmesi için, öncelikle o delilin, uyuşmazlık konusu vakıaya ilişkin iddianın ispatı ile doğrudan ilgili olması gerekir. Bu durumda davacı, giderini yatırmadığı delilden vazgeçmiş sayıldığı için davanın kanıtlanamaması söz konusu olabilecektir. Deyim yerindeyse, o delil olmadan o vakıanın ispatı mümkün olmamalı, taraf, delil avansını yatırmadığından delilden vazgeçmiş sayılınca, o vakıa tümüyle ispatsız kalmalıdır ki bu yönde karar verilebilsin. Bu bağlamda, herkesçe bilindiği üzere uygulamada hâkimin salt işlerin yoğunluğundan dolayı aldığı bilirkişi raporunun davanın ispatı ile doğrudan ilgili bulunmaması halinde, bilirkişi ücretinin yatırılmadığından söz edilip, kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddi doğru olmaz.
Dosya içeriğine göre; davacı vekiline 13.03.2013 tarihli duruşmada HMK’nun 324. maddesi uyarınca 300,00 TL avans giderini karşılamak üzere iki haftalık süre verilmesine , ara karar yerine getirildiğinde dosyanın Ç. K. Ö.’ e tevdii ile üç nüshadan ibaret raporu üç haftalık süre içerisinde ibraz etmesinin istenilmesine, bilirkişiye emeğine karşılık 200,00 TL ücret takdirine, rapor döndüğünde duruşma günü beklenmeksizin raporun taraflara tebliğine, karar verilmiştir. Davacı tarafından 30.04.2013 tarihinde 300,00 TL yatırılmış olmakla birlikte, mahkemece 20.05.2013 tarihli celsede; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 324. maddesi gereğince davacıya delil avans giderini yatırması için iki haftalık süre verildiği ve işlem gereğinin süresinden sonra yerine getirildiği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 94/1. maddesi gereğince verilen sürelerin kesin olduğu gerekçeleriyle verilen sürede avans yatırılmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda, mahkemece delil ve gider avansı ayrı ayrı ayrıştırılıp belirlenmediği gibi, verilen sürede işlem yapılmazsa sonuçlarının ne olacağı hatırlatılmamış olup, verilen süre usulüne uygun ve kesin değildir. Mahkemece delil avansı yatırılması konusunda verilen kesin sürenin amacı usul ekonomisi bakımından davanın sürüncemede kalmasını engellemektir. Bilirkişi ücretinin yatırıldığı tarih ve duruşma günü arasında rapor alınabilecek kadar süre bulunmaktadır. Aksi düşünülse dahi, delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması davanın, dava şartı yokluğu nedeni ile reddine sebep teşkil etmez. Taraf belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılır. Ancak bunun için de tarafa delil avansını yatırmamanın sonuçlarının hatırlatılmış olması gerekir. Kaldı ki, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Dava konusu tazminat ve alacakların bir kısmının hesaplanması da teknik ve uzmanlığı gerektirmemektedir. Hal böyle olunca mahkemece işin esası hakkında araştırma ve inceleme yapılarak sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde, davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 01.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.