Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/24814 E. 2014/34671 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24814
KARAR NO : 2014/34671
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Ağrı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/05/2013
NUMARASI : 2012/556-2013/217

Hüküm süresi içinde davacı ve davalı M.. B.. avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı Belediyede bekçi olarak çalıştığı dönemlerde 24 saat çalışma ve 48 saat dinlenme esasına göre çalıştığını, bu dönemde yaptığı fazla çalışmaların ve genel tatil çalışmalarının karşılığının ödenmediğini ileri sürerek, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Bakanlık, davanın reddini istemiştir.
Davalı Belediye, davacının tüm işçilik alacaklarının toplu iş sözleşmesi gereği hesaplanarak davacıya ödendiğini, davacının Belediyeden alacağı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, A.. B.. yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, M.. B.. yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı ve davalı Bakanlık temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının ve davalı Bakanlığın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı temyizi yönünden; işyeri devrinin iş ilişkisine etkileri ile işçilik alacaklarından sorumluluk bakımından taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlarda ise, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu olduğu aynı yasanın 3. fıkrasında açıklanmış ve devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumludur.
Somut olayda; davalı A.. B..nde çalışmakta olan ve norm fazlası olduğu tespit edilen davacı işçinin 6111 sayılı Kanun Kapsamında davalı M.. B..nda görevlendirildiği ve bir süre Bakanlığa bağlı okulda çalıştıktan sonra emekli olduğu anlaşılmaktadır. Davacının nakil üzerine davalı Bakanlıkta çalışmaya başladığı ve A.. B..nin devreden işveren konumunda olduğu göz önünde bulundurularak, devir tarihine kadar doğmuş olan fazla mesai ve genel tatil alacağından 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu oldukları ve devreden işveren açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu da dikkate alınarak dava konusu fazla mesai ve genel tatil alacağından davalı Belediye de sorumlu tutulmalıdır. Davalı Belediye yönünden davanın husumet yokluğu sebebi ile reddi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
3-Davalı Bakanlık temyizi yönünden; davacının davalı Bakanlık’ta geçen çalışmaları sebebi ile hüküm kurulup kurulamayacağı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda; davacı işçinin, davalı Belediyedeki çalışması sırasında bekçi olarak çalıştığı dönemde 24 saat çalışma ve 48 saat dinlenme esasına göre çalıştığını ileri sürerek bu dönem yönünden fazla çalışma ve genel tatil alacağı talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacının 29.09.2011 tarihli yazı ile davalı Bakanlıkta görevlendirildiği ve 13.12.2011 tarihine kadar Bakanlıkta çalışmasını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Davacı, sadece Belediyede çalıştığı dönem yönünden talepte bulunduğuna ve Bakanlıktaki çalışması yönünden iddia ve ispat bulunmadığına göre, davacının kabul edilen alacaklarının 13.12.2011 tarihine kadar hesaplanıp hüküm altına alınması isabetli olmamıştır. Hüküm altına alınan alacaklar Belediyedeki çalışması ile sınırlı olarak hesaplanmalıdır. Bu yön gözetilmeden sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Davalı temyizi yönünden; davacı işçinin istek konusu süre içinde fazla çalışma ücreti isteklerinin kabulüne karar verilmiştir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Somut olayda; davacı işçinin fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının 24 saat çalışma ve 48 saat dinlenme esasına göre çalıştığı kabul edilerek hesaplanıp hüküm altına alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, dosya içerisinde davacının çalışmasına ilişkin işyeri kaydı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılacak iş; davacı bekçi olarak çalıştığı dönem için talepte bulunduğuna göre, davalı Belediyeden davacının hangi tarihler arasında, ne kadar süre ile ve hangi çalışma şekline göre bekçi olarak çalıştığının sorulması, davacının bekçi olarak çalıştığı sürenin tespitinden sonra, bu döneme ilişkin tüm nöbet defterlerinin ve varsa puantaj kayıtlarının celp edilmesi, kayıt olan dönem varsa bu dönem için şimdiki gibi takdiri indirim yapılmaması, ancak kayıt olmayan dönemden dosya içeriğine uygun bir takdiri indirim yapılmasından ibarettir. Bu yön gözetilmeden sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Davalı temyizi yönünden; davacı işçinin hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı Kanun’un 46. maddesinde işçinin, tatil gününden önce aynı Kanun’un 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla yedi günlük zaman dilimi içinde 24 saat dinlenme hakkının bulunduğu açıklanmıştır. İşçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46. maddenin 2. fıkrasında ifade edilmiştir.
Hafta tatili izni kesintisiz en az 24 saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin Verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez.
Somut olayda; hafta tatili alacağı yönünden harcı yatırılarak usulüne uygun şekilde açılmış bir dava olmadığı gibi, 24 saat çalışma ve 48 saat dinlenme esasına göre yapılan çalışmada yedi günlük çalışma dilimi içerisinde kesintisiz olarak 24 saat dinlenme hakkının verildiği anlaşıldığından; hafta tatili alacağı talebinin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.