Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/24766 E. 2014/35105 K. 10.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24766
KARAR NO : 2014/35105
KARAR TARİHİ : 10.12.2014

MAHKEMESİ : Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/05/2013
NUMARASI : 2012/2-2013/72

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının, davalı şirket tarafından A. İnşaat Tic. Ltd. Şti.ne yaptırılan O. OSB RM/A istasyonunda 25.02.2009 tarihinde A. İnşaat Tic. Ltd. Şti.çalışanı olarak, koruma görevlisi sıfatı ile çalışmaya başladığını, davalı şirket tarafından A. İnşaat Ltd. Şti. tarafından istasyon inşaatının tamamlanıp geçici kabul ile davalı şirkete devrinden (2009 Kasım ayı) sonra davalı şirket adına istasyonu koruma görevini devam ettirdiğini, yaklaşık 9 ay süresince 2009 yılı Kasım ayı ve 2010 yılı Ağustos ayı arasındaki dönemde ücretinin ödenmediğini, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, fazla çalışma ve ücret alacaklarının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı B. ile A. İnşaat Ticaret Limited Şti arasında O.OSB RM/ A istasyonunun yapımı konusunda bir yüklenicilik faaliyeti ve sözleşmesi olduğu ve davacın tanık beyanları ile anlaşıldığı üzere A. İnşaat Ticaret Limited Şti. bünyesinde istasyonunun koruma görevlisi ve bekçisi olarak istihdam edildiği, yapım işi tamamlandıktan sonra söz konusu istasyonun tüm hakları ile birlikte davalı Botaş’a devredildiği, davacının, istasyon davalı Botaş’a devredildikten sonra B. yetkilisi olduğunu iddia ettiği üçüncü bir şahıs tarafından söz konusu istasyonda bekçilik görevini devam ettirmesi yönünde aldığı talimat doğrultusunda burada çalıştığını ve istasyonu koruduğunu ancak ücretinin ödenmediğini iddia ettiği, davalının ise bir kamu kurumu olup ancak yasal usuller ve yönetmelikler kapsamında işçi istihdam ettiğini, davacı ile aralarında bir iş ilişkisi olmadığını ileri sürdüğü, davacının söz konusu iş yerinde bekçi olarak bilfiil bulunduğu tanık anlatımları ile belirtilmiş ise de, davacı ile davalı arasında bir iş sözleşmesinin varlığının kanıtlanamadığı, davacının yaptığı bu iş karşılığında bu sebeple iş hukuku hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmadığından iş hukukundan kaynaklı ücret alacağını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, kanuni süresi içinde, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Gerçekten davanın kanuni dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre, bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için bir veya birkaç işveren tarafından iş sözleşmesine göre çalıştırılması gerekir. İş sözleşmesinin unsurları ise Yargıtayın yerleşik uygulamasıyla kabul ettiği biçimde, “zaman” ve “bağımlılık”, unsurlarına göre hizmet veren veya hizmete hazır biçimde onun emrinde bulunan ve görülen iş karşılığı ücret alınması durumunda iş sözleşmesi şartlarının gerçekleştiği kabul edilir. (Y.HGK, 24.06.1998 günlü, E:1998/21-529, K:1998/534)
Somut olayda; davacının, ihale ile iş alan şirketin işçisi olarak işe girdiğini, işin geçici tesliminin yapılarak davalıya teslim edilmesinden sonrada aynı işyerinde aynı işi olan bekçilik işinde çalışmaya devam ettiğini, dokuz ay süre ile çalıştığını, kendisine çalışmasını davalının bir yetkilisinin söylediğini, işçilik alacakları ödenmeyerek işten çıkarıldığını ileri sürdüğü, davalının, işyerinin kamu işyeri olduğunu, davacının işçisi olmadığını, iş sözleşmesi yapılmadığını, kamu işyerine işçi alımının kanun ile düzenlendiğini, davacının bu yolla çalışan olmadığını iddia ettiği, tanıkların, davacının fiili çalışmasını doğruladıkları ancak davacı ile aynı işyerinde çalışan kişiler olmadıkları gibi komşu işyeri çalışanı olduklarına dair belgelerinde sunulmadığı anlaşılmış olup, davalı işveren, davacının bekçi olarak iş sözleşmesine bağlı olarak çalışmadığını ileri sürmüş ise de, davacının yerine kimin bekçi olarak çalıştırıldığını ıspatlayamadığı ortadadır. Bu durumda, davacının çalıştığı işyerinin, çalışıldığı iddia edilen dönemlerde bekçi çalıştırılmasına gerek duyulan bir işyeri olup olmadığı araştırılarak, bekçi çalıştırılmasının gerekli olduğunun belirlenmesi durumunda, davalının bekçi olarak çalışan başka bir işçinin varlığını iddia etmemesi ve tanıkların, davacının bekçi olarak çalıştığını beyan etmeleri karşısında, taraflar arasında yazılı olma zorunluluğu bulunmayan bir iş sözleşmesinin varlığının kabulü ile ücret alacağı ve varsa fazla çalışma ücretinin belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.