Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/18648 E. 2014/29301 K. 28.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18648
KARAR NO : 2014/29301
KARAR TARİHİ : 28.10.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2013
NUMARASI : 2011/857-2013/180

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin emeklilik sebebiyle sona erdiğini ileri sürerek, davalıdan kıdem tazminatı ile ücret alacağının tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmiştir.
1-İşin esasının incelenmesine geçilmeden önce, davaya konu kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunup bulunmadığı hususu öncelikle irdelenmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki; mahkemece davada verilen davanın kabulüne ilişkin kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve kanuni gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme (rücu) olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 esas; ve 1992/4 karar sayılı ve 10.04.1992 günlü kararı)
Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması Kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. ve 298. maddeleriyle varlık kazandırmıştır.
Gerçekten de 6100 sayılı Kanun’un 294. ve 298. maddeleri kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerdendir. Bu maddeler hükmünce kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Yine Anayasamızın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural 6100 sayılı Kanun’un 294. maddesinde de tekrarlanmış; 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinde ise “kararın tefhimi hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.” 6100 sayılı Kanun’un 298/2 maddesinde de “gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edilikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur. Somut olayda, mahkemece kısa kararda davacının 35.000,00 TL ücret alacağına hak kazandığı belirtilmesine rağmen, gerekçeli kararda ücret alacağı 16.746,09 TL olarak belirlenmiştir. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu açık olmakla hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2-Kabule göre de; davacı dava dilekçesinde açıkça 01.08.2006 tarihinden itibaren ücret alacağının tahsilini istemiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ücret alacağının 19.08.2005 tarihinden itibaren hesaplanması da isabetli görülmemiştir. Davacının talebi ile bağlı kalınarak ücret alacağı belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 28.10.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.