Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/17618 E. 2014/29121 K. 27.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17618
KARAR NO : 2014/29121
KARAR TARİHİ : 27.10.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2013
NUMARASI : 2013/238-2013/75

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 24.04.1998 tarihinde işe girdiğini, ancak sigorta girişinin 2005 yılına kadar bildirilmediğini, işverence düzenlenen ibranameyi imzadığından iş sözleşmesinin feshedildiğini belirterek, kıdem ve ihbar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının işyerinde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarındaki gibi 20.09.2004-30.11.2006 tarihleri arasında çalıştığını, davacının 01.06.2006 tarihinde kendi isteği ile işten ayrıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, sözleşmenin işvren tarafından feshedildiği, haklı sebebin davalı işverenlikçe ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Tazminata esas alınması gereken süre konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı, 1998 yılında işe başladığını, ancak çalışmasının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediğini, 2007 yılına kadar davalı işverenlik bünyesinde elektrik işçisi olarak çalıştığını iddia etmiş, buna karşılık davalı taraf, davacının tüm çalışmasının kuruma bildirildiğini, bunun haricinde çalışma yapılmadığını savunmuştur.
Resmi kayıtlarda gösterilenden daha uzun süre çalıştığını iddia eden işçi, bu hususu ispat ile mükelleftir. Resmi kayıtlara göre davacının, davalı işyerinde 30.11.2006 tarihinden sonraki dönem ilişkin çalışmasına rastlanmamıştır. Davacı, diğer ispat araçlarını kullanarak aksini ispat edemediğine göre, davacının bu tarihten sonra çalışmadığının kabulü ile tazminat miktarının buna göre hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2-Dosya içerisinde Bulunan ibranamenin geçerli olup olmadığı çekişme konusudur.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak davacı tarafından imzalanan ibra sözleşmesi kanunun yürürlüğünden evvel tanzim edilmiş olup 6098 sayılı Kanun’un yürürlüğünden önce düzenlenmiş olduğundan ibranamenin geçerliliğinin mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine göre belirlenmelidir.
Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).
Somut olayda, mahkemece iş sözleşmesinin devamı esnasında alındığı gerekçesiyle ibranameye değer verilmemiş ise de, davacının 30.11.2006 tarihinden sonraki çalışma iddiasının ispat edememesine göre ibranamenin geçerli olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Davacı, ibranamedeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürdüğüne göre, öncelikle imza incelemesi yapılarak bu husus kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, yapılacak inceleme sonucunda imzanın davacıya ait olduğunun anlaşılması haline ibranamedeki ödenen miktarın hesaplanacak tazminat miktarından mahsup edilmesi gerekmektedir.
Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.