Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/17553 E. 2014/29023 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17553
KARAR NO : 2014/29023
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Kocaeli 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2013
NUMARASI : 2012/289-2013/178

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; müvekkilinin, emekli olduktan sonra 01.03.1997 tarihinde davalı vakıf bünyesinde oluşturulan Vakıfpak temizlik şirketinde müdür olarak görev yapmaya başladığını, yeni gelecek valinin kendi ekibiyle çalışmak istediğinden, kendisiyle çalışmak istemeyen vakıf başkanlığını izin süreleri sonunda işten ayrılabileceğini beyan eden bir dilekçeyle başvurduğunu, iş sözleşmesinin 12.08.2002 tarihinde feshedildiğini, ikale sözleşmesine icap niteliğindeki bu başvurunun istifa olarak değerlendirildiğini, ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesini kendi isteğiyle sonlandırdığını, değişen yönetim sebebiyle kurumdan ayrılmak isteyen davacının talebi doğrultusunda 12.08.2002 tarihinde iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını belirterek davanın redine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporundaki hesaplamalara göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği uyuşmazlık konusudur.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı hak sahibine karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı sebeple derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Kanun’un 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında İş Kanununda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Dosya içeriğinden davalı vakıf müdürü olduğu anlaşılan davacının 01.03.1997 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığı ve 28.06.2002 tarihli istifa dilekçesi ile iş sözleşmesini sona erdirdiği dilekçesindeki imzasını inkar etmediği anlaşılmaktadır. İstifa konusunda davacının iradesinin fesada uğratıldığına dair delil bulunmadığı gibi davacının mesleki kariyeri, görevi ve eğitim durumu dikkate alındığında istifa dilekçesinin sonucunu bilecek durumda olması da dikkate alındığında istifaya geçerlilik tanınarak kıdem ve ihbar tazminatının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde isteklerin kabulüne dair verilen karar isabetsiz olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.