Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/1751 E. 2014/153 K. 14.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1751
KARAR NO : 2014/153
KARAR TARİHİ : 14.01.2014

MAHKEMESİ : Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/09/2012
NUMARASI : 2011/167-2012/327

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi . . tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dışı Elektrik Üretim A. Ş. ‘ne ait işyerinde, alt işveren olan davalı şirkete bağlı olarak 09.01.2006 tarihinde çalışmaya başladığını ve iş sözleşmesinin davalı şirket tarafından 06.11.2007 tarihinde haksız feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücret alacağının tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının asıl işveren olan Elektrik Üretim A. Ş.’ ne ait işyerinde yeni alt işverene bağlı olarak çalışmaya devam ettiğini, alt işverenler arasında işyeri devri bulunduğundan davacının feshe bağlı hakları talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesinin davalı işverence 06.11.2007 tarihinde haksız feshedildiği, dosya içerisine ibraz edilen, matbu nitelikte olup boşluk kısımları el yazısı ile doldurulan ibraname de gösterilen miktarların ödendiğine ilişkin delil ibraz edilmemesi sebebi ile bu ibranamenin geçerli kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, işyeri devrinin iş ilişkisine etkileri, değişen alt işverenler arasındaki hukukî ilişkinin tespiti ve bunun işçinin işçilik haklarına etkileri konusunda toplanmaktadır.
İşyerinin tamamının veya bir bölümünün hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devri işyeri devri olarak tanımlanabilir. Alt işverence asıl işverenden alınan işlerinin tamamen başka bir işverene devri 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesi kapsamında işyeri devri niteliğindedir.
Alt işverenlerin değişmesi en yaygın biçimde, süresi sona eren alt işverenin işyerinden ayrılması ve işçilerin yeni alt işveren nezdinde çalışmaya devam etmeleri şeklinde gerçekleşmektedir. Bu eylemli durumun işyeri devri niteliğinde olup olmadığının tespiti ile hukukî sonuçlarının belirlenmesi önemlidir. Alt işverenlerin değişiminde olması gereken, süresi sona eren alt işverenin işyerinden ayrılması anında işçilerini de beraberinde başka işyerlerine götürmesi veya iş sözleşmelerinin sona erdirilmesidir. Bunun tersine alt işveren işçilerinin alt işverenin işyerinden ayrılmasına rağmen yeni alt işveren yanında aynı şekilde çalışmayı sürdürmeleri halinde, alt işverenler arasında 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi anlamında bir işyeri devrinin kabulü gerekir. Bu durumda yeni alt işverenin, devam eden hizmet sözleşmelerini de devraldığı aynı maddede hükme bağlanmıştır.
İşyeri devri fesih niteliğinde olmadığından, devir sebebiyle feshe bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz. Ancak asıl işverenle akdettiği çalışma süresi sonlana alt işverenin, ilişkinin sonlandırılması sebebine dayalı olarak tüm işçilerine başka işyeri göstererek işyerinden ayrılması veya işçilerin iş sözleşmesini bu sebeple sona erdirmesinin ardından, asıl işveren tarafından işin başka bir alt işverene verilmesi halinde alt işverenler arasında işyeri ilişkisi bulunmadığından, işçilerin feshe bağlı işçilik alacaklarını talep edebilmeleri mümkündür. Bu sebeple somut uyuşmazlıkta; alt işverenler arasında iş yeri devri ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususunun çözüme kavuşturulması zorunluluk arz etmektedir .
Somut olayda, alt işveren olan davalı şirket ile ile asıl işveren arasındaki hizmet alım sözleşmesi süresinin sona ermesinden sonra, davacının yeni alt işverene bağlı olarak çalışmaya devam ettiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır .
Davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin feshedildiği hususunda işçiye yazılı bir bildirimde bulunulmamıştır. Davacıya ait Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet döküm cetveli dosya içerisine alınmadığından, işçinin çalışmasının 06.11.2007 tarihinde kesintiye uğrayıp uğramadığı hususu değerlendirilememektedir. Her ne kadar davalı işveren tarafından dosya içerisine ibraz edilen ibranamede, davacının işten çıkarıldığı ve kıdem tazminatı ödendiği belirtilmiş ise de; davalı bu belgenin ihale şartnamesi gereğince zorunlu olarak düzenlediğini savunmaktadır. Davacı işçi ise, ibraname altındaki imzanın kendisine ait olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece imza itirazına ilişkin bir inceleme yapılmamıştır. Öte yandan; ibraname içeriğinin ödeme belgeleri ile teyit edilmediği gerekçesi ile davalı işverence işçiye kıdem tazminatı ödenmediği kabul edilmiş, ancak davacının iş sözleşmesinin 06.11.2007 tarihinde davalı alt işverence feshedildiği sonucuna ne şekilde ulaşıldığı kararın gerekçesinde açıklanmamıştır.
Bu durumda; öncelikle ibranameye yönelik imza itirazına ilişkin gerekli inceleme yaptırılmalı ve imzanın davacıya ait olduğu belirlendiği takdirde, davalının delil listesinde dayanmış olduğu ticari defter ve kayıtlar değerlendirmeye tabi tutularak davacıya ibranamede belirtilen tarihte kıdem ve ihbar tazminatı ödenip ödenmediği araştırılmalıdır. Ayrıca; davacıya ait Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları celp edilerek, davacı tarafça ileri sürülen fesih tarihinde çalışmanın kesintiye uğraşıp uğramadığı belirlenmeli ve alt işverenler arasında iş yeri devri ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususunda tüm deliller bir arada değerlendirilerek karar verilmelidir. Eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.