Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/17490 E. 2014/27863 K. 15.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17490
KARAR NO : 2014/27863
KARAR TARİHİ : 15.10.2014

MAHKEMESİ : Ankara 11. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/03/2013
NUMARASI : 2011/472-2013/395

Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının 15.07.1985 tarihinde davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığını, 2001 yılında toplu iş sözleşmesi hükümlerinin bertaraf edilmesi için iş sözleşmesinin feshedilerek bir hafta sonra aynı yerde çalışmaya başlatıldığını, 04.07.2001 tarihinde 877,15 TL almakta iken 11.07.2001 tarihinde 375,00 TL ile işe başlatıldığını, işten çıkarılmadan önce ve sonra sendika üyesi olduğunu, ikramiye, ücret, yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatının eksik ödendiğini ileri sürerek, ücret farkı, ikramiye farkı, ihbar tazminatı farkı ve yıllık ücretli izin farkı alacaklarının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, alacakların zamanaşımına uğradığını, iş sözleşmesinin ekonomik kriz nedeniyle feshedildiğini, davacının anılan ücret üzerinden çalışmayı kabul ettiğini ve bunun üzerinden 10 yıl geçtikten sonra dava açmasının kötüniyetinin göstergesi olduğunu, faizin dava tarihinden itibaren istenebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar kanuni süresi içinde taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının yerinde olmaması nedeni ile reddine,
Toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ücret ve ikramiye farkı alacaklarına uygulanması gereken faizin türü ve 2001 yılında davacıya ödenen ihbar tazminatı miktarının mahsup edilmesi gerekip gerekmediği hususları taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunun 61. maddesinde, “Toplu iş sözleşmesine dayanan eda davalarında ifaya mahkum edilen taraf, temerrüt tarihinden itibaren, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi üzerinden temerrüt faizi ödemeye de mahkum edilir” şeklinde kurala yer verilerek uygulanması gereken faiz türü belirtilmiştir. Toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacaklarından ödeme günü açıkça kararlaştırılmış olanlar bakımından belirlenen ödeme tarihi, ödeme günü tespit edilmemiş olanlar yönünden ise işverenin temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizine karar verilmelidir. Dava dilekçesinde kanuni faiz istenmiş olması da bu bakımdan sonuca etkili değildir. Gerçekten, yukarıda sözü edilen faiz türü de 2822 sayılı Kanunda belirlenmiş olmakla işçinin isteği bahsi geçen özel faiz olarak anlaşılmalıdır.
2822 sayılı Kanun’un 61. maddesinde sözü edilen faizin uygulanabilmesi için işçilik alacağının toplu iş sözleşmesinden doğmuş olması gerekir. Kanuni bir hakkın toplu iş sözleşmesinde tekrar edilmiş olması bu konuda yeterli değildir. Dairemizce, 6772 sayılı Kanunda öngörülen ilave tediye alacağının toplu iş sözleşmesinde tekrar edilmiş olması halinde sözü edilen alacağın yasadan kaynaklandığı sonucuna varılmış ve yasal faiz yürütülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Öte yandan, alacağın bir kısmının kanundan bir kısmının toplu iş sözleşmesinden doğması halinde, kural olarak kanundan ve toplu iş sözleşmesinden doğan miktarlar ayrı ayrı belirlenmeli ve kanundan kaynaklanan için yasal faize, toplu iş sözleşmesi sebebiyle ödenmesi gereken miktar yönünden ise işletme kredisi faizine karar verilmelidir.
Somut olayda, ücret ve ikramiye farkı alacaklarının dayanağı toplu iş sözleşlmesidir. Bu durumda hüküm altına alınan bu istekler bakımından reeskont faizini aşmamak üzere bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Öte yandan, dosyaya sunulan ve imzalı olan ibranamede, davacı, “iş akdinin feshedilmesi nedeniyle ayrıldığı işyerinde, 15.07.1985 tarihinden 06.07.2001 tarihine kadar geçen çalışma süresi boyunca, tüm ücretini, hafta tatili ve genel tatil günlerinde İş Kanunu ve yürürlükteki toplu iş sözleşmesi uyarınca ödenmesi gereken ücretlerini, fazla yapmış olduğu çalışmaların karşılığını, temettü ikramiye v.b. tüm sosyal haklarını aldığını, ayrıca 6.416,406,060 TL ihbar ve 12.276,974,000 TL kıdem tazminatı olarak toplam kıdem ve ihbar tazminatını 18.693,380,060 TL aldığını, işyerinden hiçbir hak ve alacağı kalmadığını, işyeri aleyhine yukarıda belirtilen çalışma süreleri ile ilgili olarak dava ikame etmeyeceğini ve başkaca bir takibe başvurmayacağını beyan ve taahhüt ederek işvereni tüm alacaklarından dolayı ibra ettiğini,” beyan etmiştir. İşverence, davacıya, 1475 sayılı İş Kanunu’nun, 13. maddesine göre, 06 Temmuz 2001 tarihi itibariyle iş sözleşmesinin feshedildiği, İş Kanunu ve toplu iş sözleşmesi uyarınca, ihbar ve kıdem tazminatları, izin ve diğer ücretlerinin ödeneceği, hesaplanan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, izin ücretleri ve diğer ücretlerin şubeden alınması gerektiği bildirilmiştir. Davacı, 2001 yılında ibranamede belirtilen ihbar tazminatı tutarının ödenmediğini ileri sürmemiştir. Kaldı ki ibdanamenin aksi de ıspatlanamamıştır. Hal böyle olunca, davacıya 2001 yılında ödenen ihbar tazminatı miktarı mahsub edilerek, ihbar tazminatı farkı alacağının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.10.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.