Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/16764 E. 2014/24195 K. 17.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16764
KARAR NO : 2014/24195
KARAR TARİHİ : 17.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2012
NUMARASI : 2006/664-2012/1475

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; davalının işyerinde saha müdürü olarak çalıştığını, görevi sebebiyle özel eğitime tabi tutularak gerekli donanıma kavuşturulduğunu, verilen eğitimin tarafların uzlaştıkları bir protokolle belirli şartlara bağlandığını, taahhüt ettiği iki yıllık süre dolmadan iş sözleşmesini fesh ettiğini, rakip firmada çalışmaya başladığını, rekabet yasağını ihlal ettiğini ileri sürerek, rekabet yasağı tazminatı ile eğitim ve gelişim gideri alacaklarının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; davalının 18.04.2005 tarihinden istifa ettiği 11.08.2006 tarihine kadar çalıştığını, çalışma süresi içinde işverence ayrılmasını önlemek amacıyla baskıyla taahhütname imzalatıldığını, taahhütnamenin borçlar kanununa aykırı olduğunu, işten ayrıldıktan sonra benzer alanda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlamış olsa da davacı şirkete zarar verecek herhangi bir faaliyette bulunmadığını, müvekkili hakkında cezai şart düzenlenmiş olmasına karşılık davacı şirket aleyhine paralel bir düzenleme getirilmediğini, verilen eğitimin sadece dört gün sürdüğünü bu sebeple cezai şart miktarının fahiş olduğunu, faiz taleplerinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, taahhütnamede düzenlenen rekabet yasağı tazminatının niteliği itibariyle cezai şart mahiyetini taşıdığı, cezai şartın sadece davalı işçi açısından düzenlendiği, tek taraflı yaptırım içerdiğinden korunamayacağı, kaldı ki taahhütname içeriği uygulandığında davacının iki yıl süre ile mesleğini sürdürmesi ve gelir elde etme imkanının ortadan kalkacağı, bu durumun hakkaniyete uygun olmadığı, bu sebeplerle rekabet yasağı tazminatının yerinde olmadığı, eğitim gideri için sunulan belgelerde davalı işçinin imzası bulunmadığından işverenin eğitim ve gelişim gideri iddiasını da ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, süresi içinde davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosya içeriğinden, davalının davalıya ait işyerinde 18.04.2005-11.08.2006 tarihleri arasında net ücretin 1.650,00 TL ücretle saha müdürü olarak çalıştığı, işyerinden istifa ederek ayrıldığı, platform eğitim olarak 07-08 Ekim 2005 tarihinde, “Kurumdaşlık ve Şampiyonların Takımını Oluşturmak” seminerine, 20-21 Mayıs 2006 tarihinde de “S.. W..” (Satış Saha Eğitimi) seminerine, katıldığı, işverence ibraz olunan “Eğitim Maliyetleri” ile ilgili çizelgede, katıldığı eğitimler ve giderlerinin, 07-08 Ekim 2005; 31 kişi; Kurumdaşlık ve Şampiyonların Takımını Oluşturmak, 239,56.-TL; 20-21 Ocak 2006; 18 kişi; Satış Grubu İçin Kurum İçi Eğitim, 162,00.-TL; 20-21 Mayıs 2006; 23 kişi; Satış Saha Eğitimi; 565,37.-TL;olmak üzere toplam 966.93 TL eğitim gideri gösterildiği, belgede işçinin imzasının bulunmadığı, bu harcamaları gösteren sair fatura, satış fişi vs. Ibraz edilmediği, davalının, imzaladığı 20.06.2005 tarihli taahhütnamede, “şirket’de belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile istihdam edilen personele, Şirket te göreve başladığı 18.04.2005 tarihinden itibaren şirket içi kariyer yolu çerçevesinde yetiştirmek üzere sektörel deneyimlerin, portföy bilgisi ve sektörel bilgilerin aktarılacağı gerekli olan tüm teknik ve eğitim donanımları sağlanacaktır. Personel, Şirket’in kendisine taahhüt ettiği bu kariyer gelişimi imkanı sebebiyle, 18.04.2005 tarihinden itibaren 2 yıl Şirket’te hizmet etmeyi, hizmet sözleşmesini bu sürenin dolmasından önce, İş Kanunu’nun 16/1. (maddesinde sayılan sebepler olmaksızın feshetmesi veya haklı veya geçerli nedenlerle işverence feshine yol açması halinde, Türkiye dahilinde akaryakıt ve madeni yağ üretim ve dağıtım yapan şirketlerde iki yıl süre ile çalışmayacağını peşinen kabul ve taahhüt eder. Böyle bir durum oluşması halinde, çalışan işverene işten aynldığı tarihteki yıllık brüt ücretinin iki katı tutarında tazminat ödemeyi kabul eder. Kendisine bu madde gereği eğitim ve gelişimi için harcanan hizmetlerin belgelendirilebilen bedellerinin, ödeme tarihinden itibaren fiili ödeme gününe kadar geçecek günlere ait en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte Şirket’e geri ödeyecektir.” şeklinde taahhüte bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava rekabet yasağının ihlali sebebiyle kararlaştırılan tazminatın ve eğitim gideri alacağının ödetilmesi isteğine ilişkindir. Rekabet yasağının ihlali sebebiyle tazminata ilişkin dava konusunun, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, buna bağlı olarak iş mahkemesinin görevli olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesi ve Yargıtay İçtihadları Birleştirme Kurulu’nun 29.06.1960 gün, 1960/13 ve 1960/15 sayılı kararında; iş mahkemelerinin, işçi sayılan kimselerle (Kanunun değiştirilen 2. maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında “iş sözleşmesinden doğan” veya “iş kanuna dayanan” her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların bu mahkemelerde çözümleneceği açıklanmıştır.
Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348. maddesince, “İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerin esrarına nüfus etmek hususlarında işçiyle müsait olan bir hizmet sözleşmesinde her iki taraf, akdin hitamından sonra işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapmamasına ve rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını şart edebilirler. Rekabet memmuniyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfusundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar hükmüne sebebiyet verebilecek ise caizdir. İşçi sözleşmenin yapıldığı zamanda reşit değilse rekabet memnuniyetine dair olan şart batıldır.” madde metninden de anlaşılacağı üzere bu madde, sözü edilen sırlara vakıf işçinin mukavele yapmak şartıyla işten ayrılması halinde aynı işi kendi adına yapmamasını, rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını düzenlemektedir. Düzenleme hizmet sözleşmesi içinde yer almakla birlikte hizmet sözleşmesi süresince yapılmaması gereken bir hususu değil, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra yapılmaması gereken bir hususta düzenleme getirmektedir.
Hizmet sözleşmesinin devamında yapılan bir sadakatsizlik, bu ister sözleşme ile düzenlensin ister kanunla düzenlensin elbette ki iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır. Oysa somut uyuşmazlıkta davacı taraf davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra gerçekleşen eylemi sebebiyle cezai şart istemektedir. Uyuşmazlığın bu niteliği itibarıyla davanın iş mahkemesinde görülmesini gerektirir bir durum mevcut değildir. Ayrıca ticari sırrın ne olduğunun değerlendirilmesinin uzman mahkemelerce yapılması gerektiği de yadsınamaz bir gerçeklik olduğu gibi, “Rekabet Yasağı” kavramı da piyasa şartlarıyla sıkı sıkıya bağlı bulunan ticari bir konudur. Kaldı ki, Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesiyle kanun koyucu çok açık bir şekilde, mülga 818 sayılı Kanun’un 348. maddesinden kaynaklanan davaların mutlak ticari davalardan olduğunu öngörmüştür. Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardandır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 29.02.2012 tarih 2011/11-781 esas- 2012/109 karar sayılı ilamında da hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, mülga 818 sayılı Kanun’un 348. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken uyuşmazlıklara ilişkin davaların mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3.maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığı ve mutlak ticari davaların görülme yerinin ise, açık biçimde ticaret mahkemeleri olduğu belirtilmiştir
Açıklanan sebeplerle, fesihten sonraki rekabet yasağına aykırılık sebebiyle tazminat isteğine bakma görevi ticaret mahkemesine, eğitim giderinin tahsiline ilişkin davalara bakma görevi ise iş mahkemelerine ait olduğundan, rekabet yasağına aykırılık sebebiyle tazminat ve eğitim giderinin tahsiline ilişkin davalar tefrik edilerek, mutlak bir ticari dava olan rekabet yasağına uymama tazminatına ilişkin davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Bu sebeplerle mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.