Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/16384 E. 2014/23916 K. 16.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16384
KARAR NO : 2014/23916
KARAR TARİHİ : 16.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/03/2013
NUMARASI : 2010/651-2013/139

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece 05.03.2013 tarihli celsede tefhim edilen kısa kararda kararın gerekçesi açıklanmamış hüküm kısmında yargılama giderleri ve vekalet ücreti gösterilmemiştir.
Davalı taraf 05.03.2013 tarihli süre tutum dilekçesi ibraz etmiş ise de; temyiz harç ve giderlerini mahkeme veznesine yatırmamıştır.
Mahkeme 26.03.2013 tarihli ek kararında, temyiz harç ve giderleri yatırılmadığından geçerli bir temyizin söz konusu olmayacağı ve davalının temyiz isteminin bu sebeple süresinde kabul edilmeyeceği gerekçesi ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Ek karar ve gerekçeli karar davalı tarafa 22.04.2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve aynı tarihte davalı tarafça temyiz harç ve giderleri yatırılmak sureti ile temyiz edilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesine göre iş mahkemesinden verilen kararlar tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde temyiz olunabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hükmü düzenleyen 294. maddesi gereğince , mahkemece duruşmada tefhim edilen hüküm gerekçe taşımayıp sadece hüküm sonucunu (kısa kararı) içeriyorsa gerekçeli kararın her halükarda davanın taraflarına (taraflar kendilerini vekille temsil ettiriyorlar ise vekillerine) tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla, sadece hüküm sonucunun (kısa kararın) tefhim edildiği durumlarda, taraflar (ya da vekilleri) duruşmada hazır olsalar dahi gerekçeli kararın taraflara veya vekillerine tebliğ edilmesi gerekir.
Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden itibaren başlayacağından somut uyuşmazlıkta davalı taraf açısından temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğ edildiği 22.04.2013 tarihinde başladığı dikkate alındığında, mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararı yerinde değildir. Bu sebeple, mahkemenin 26.03.2013 tarihli ek kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davalının temyiz isteminin esastan incelenmesine karar verilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalıya ait işyerinde 01.02.2006-19.04.2010 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiğini, işyerinde fazla çalışma yaptığını ve yıllık izinlerin bir bölümünün kullandırılmadığım ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini isteıpiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin bir başka işçiye sataşması nedeni ile haklı sebebe dayalı feshedildiğini, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını ve taleplerin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu, fazla çalışma iddiasının tanık beyanları ile ispatlandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında. davacı işçinin iş sözleşmesinin, işverenin bir başka işçisine sataşması sebebi ile feshedilip edilmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci bendinin (d) fıkrasına göre, işçinin işverene veya ailesine karşı şeref ve namusuna dokunacak sözler söylemesi veya davranışlarda bulunması ya da işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması veya işçinin işverene veya aile üyelerinden birine sataşması haklı fesih Sebebi olarak sayılmıştır.
Somut olayda, davalı işveren 27.04.2010 tarihli fesih bildiriminde, davacının G.. G.. isimli çalışana tehdit ve hakaret içeren sözler söylediğini, bu davranışı üzerine kendisini uyaran G.. S.. isimli çalışana olumsuz davranışlarda bulunduğunu ve Korkut isimli bir çalışanla da hakaret ve müessir fiil içerir nitelikte tartışma yaşadığını ileri sürerek, iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun’un 25/II-(d) maddesi gereğince haklı sebebe dayalı feshedildiğini bildirmiştir.
Her ne kadar, davacının G.. G.. ve G.. S.. isimli çalışanlara karşı fesih bildiriminde bahsedilen eylemleri gerçekleştirdiğine ilişkin delil ibraz edilmemiş ise de, davalı tanıklarının beyanı ile davacının Korkut isimli bir başka işçiye hakaret ettiği ve yaşanan tartışma sırasında tokat attığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı sebebe dayalı feshedildiği kabul edilmelidir. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, kıdem ve ihbar tazminatı istemleri yönünden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında ki diğer uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının haftaiçi beş gün 09.00-19.30 saatleri arasında çalıştığı, Cumartesi günleri ise çalışmanın 22.00’a kadar uzadığı kabul edilerek haftalık fazla çalışma süresi belirlenmiştir. Davacı dava dilekçesinde, iş yerinde 20.00-21.00 saatlerine kadar çalıştığını ileri sürmüş, ancak Cumartesi günleri çalışmanını 22.00’akadar uzadığı yönünde bir beyanda bulunmamıştır. Bu hususun dikkate alınmaması 6100 sayılı Kanun’un 26. maddesinde belirtilen taleple bağlılık ilkesine aykırı ve isabetsizdir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.