Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2013/16170 E. 2014/24213 K. 17.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16170
KARAR NO : 2014/24213
KARAR TARİHİ : 17.09.2014

MAHKEMESİ : Kınık Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2013
NUMARASI : 2011/176-2013/40

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatife bağlı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin 03.10.2006 tarihinde yetersiz teminatlar ile kredi verilmesi ve verilen kredilerin tahsil edilememesi gerekçesi ile iş sözleşmesinin süresiz olarak feshedildiğini, müvekkilinin muhasebeci olarak görev yaptığını, kredi verip vermeme yetkisinin kooperatif yönetimine ait olduğunu, görevi kötüye kullanmak suçundan hakkında açılan davada suçun kanuni unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile beraatine karar verildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte manevi tazminat alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin işlediği usulsüz işlemlere ilişkin müfettiş incelemesi ile hakkında yeterli teminat almadan mevzuata aykırı kredi kullandırdığı, kredilerin tahsilini sağlayacak gerekli tedbirleri almadığı, işverenini zarara uğrattığı gerekçesi ile haklı sebeple feshedildiğini, davacı hakkında verilen beraat kararına karşı temyizde temyiz sebepleri yerinde bulunarak kamu davasının düşürülmesine karar verildiğini, beraat kararının iş mahkemesini bağlamadığını belirterek davanın reddi gereğini savunmuştur.
Mahkemece, karar ve irade merciinin yönetim kurulu olduğu ve o tarihte kooperatifte muhasebeci olarak çalışan davacının kredi taleplerinin alınması, değerlendirilmesi ve talepler hususunda görüş bildirilmesi dışında başkaca bir görevinin bulunmadığı, davacının tek başına kredi verme yetkisinin bulunmadığı, kredi verme teklifinde bulunmuşsa dahi bu teklifin yönetim kurulunca değerlendirilmesi ve bu hususta karar alınmasından sonra hayata geçebileceği, yetki ve sorumluluğun yönetim kurulunda toplandığı, bu sebeple davacının iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği, davacının tek başına kredi temin etme ve kullandırma yetkisinin bulunmadığının anlaşılmasına göre davalı yanın davacıya suç isnat ederek kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davalı kurumun şikayet hakkının kullanımı nedeniyle davacının manevi zararı olup olmadığı hususu tartışmalıdır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, kanuni işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğünün yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir.
Davacı işçinin muhasebeci olarak davalı işyerinde çalıştığı, davacının usulsüz kredi kullandırdığı, geri ödemelerde gerekli teminatı almadığı ve bu şekilde işvereni zarara uğrattığı gerekçesi ile iş sözleşmesinin haklı sebep belirtilerek feshedildiği ve bu olaya dayalı olarak hakkında beraatına karar verilen Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmasına sebebiyet verildiğini belirterek manevi tazminatı talep ettiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamından davalı kurumda yapılan teftişte davacının usulsüz kredi kullandırdığı,gerekli teminatları almadığının tespit edildiği, davacının sözkonusu eylemlerinin ceza yargılamasına konu olduğu ve davacının atılı suçun kanuni unsurları oluşmadığı gerekçesi ile beraat ettiği anlaşılmaktadır.
Üyelerine ve kamu otoritelerine karşı sorumluluğu bulunan davalı kurumun kredi verme işlemlerinde yapıldığı tespit edilen usulsüzlüklerle ilgili davacı hakkında kanunlar çerçevesinde kanuni şikayet hakkını kullandığı, şikayet üzerine yapılan yargılama sonrasında davacının suçun kanuni unsurlarının oluşmaması sebebiyle beraat ettiği ancak şikayet hakkının yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasının zorunlu olmadığından davacının manevi tazminat talebi yerinde değildir.
3-Davalı Tarım Kredi Kooperatifleri 1581 Sayılı Kuruluş Kanunun 19. maddesine göre harçtan muaf olduğunun gözetilmeksizin harçtan sorumlu tutulması da hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 17.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.